Türkiye Cumhuriyeti, bizim devletimizdir; 80 milyonun devleti.
Hatta 300 milyon Türk'ün ve 1.7 milyarlık Müslümanların bile
devleti. TC bizim devletimiz olduğu gibi ondan önceki Osmanlı
devleti ve daha önceki Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu devletleri
ve diğerleri de bizim devletimizdir.
Tarihteki olaylar, kendi zaman, mekân imkânlarıyla değerlendirilir.
Zaferler de mağlubiyetler de tarihin parçalarıdır. Yanlış olan,
1923'ten ötesini yok saymak veya var sayılınca da haksız şekilde
karalamaktır. Tenkid etmek başkadır. Hâdiseleri tahlil edip
sonuçlar çıkartmak farklıdır. Tarih tahlil edilirken hak edilmeyen
övgüler ve layık olmayan yergiler olmamalıdır.
1923'ten ötesi nasıl reddedilebilir ki?
"10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan!" iddiasındaki mantık,
o reddi senelerce yaptı. Halbuki TBMM 23 Nisan 1920'de açılmıştır.
İstanbul işgal edilince vekiller, Ankara'ya geçerek TBMM'ni teşkil
ettiler. Tapular, andlaşmalar vs olmasa şu dahi devlette devamlılık
için kâfi isbattır. Zira TBMM faaliyete geçtiğinde cumhuriyetin
ilânına daha çok zaman vardır. Bu sebeple devlet ile devletin idare
şeklini karıştırmamak lazım. 28 Ekim 1923'te devletin adı Devleti
âli Osman'dı, bir gün sonra Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Meselemiz her şeyi yerli yerine oturtmaktır. Tarihin yerli yerine
oturtulması bilhassa yakın tarihle alâkalıdır. Tarihi bir yapanlar
vardır bir de yazanlar. Tarihi yapanlar hayatta iken onlarla
alâkalı doğru tarihin okunması zordur. Bu sebeple "hadiselerin
üzerinden bir asır geçmeden doğru tarih okunmaz" denir.