24 Haziran 2018 seçimleriyle
hükûmet etme şeklinde parlamenter sistemi terk edip
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtiğimiz gibi belediyecilikte yahut
daha geniş bir tarifle mahallî idarecilikte de yeni bir düzene,
uygulamaya geçilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Şimdilerde artık 40 yıl önceki
sosyal manzara yok, bir asır önceki hiç yok. Bugün Türkiye
nüfusunun sadece yüzde 8’i köylerde yaşamaktadır.
Bu tablo, övünme hakkı vermez.
Eğer, bazı zirai ve hayvani mahsulleri ithal etme
mecburiyetindeysek bunun temel sebebi dengesiz iç göç hareketidir.
Ülke nüfusu ve tüketim ihtiyacına göre olması gereken doğru sayı ne
ise şehirde de köyde de o nüfus olmalıdır. Burada belediyelere de
devlete de vazife düşüyor. Tersine göç, özendirilmelidir.
Şehir ve köy kavramlarını bir
tasnif mecburiyetinden dolayı ifade etmekteyiz. İstisnalar olabilir
ama artık o eskinin bildik “köy”ü kalmamıştır. Muslukta su, lambada
elektrik, ısınmada doğalgaz, cepte akıllı telefon, biraz ötede
okul, az ileride sağlık ocağı, evin önünde araba, mesafeler için
asfalt yol köylerimizde mevcuttur.
Ölçüsüz-biçimsiz şekilde
göçlerle köyler boşaldı, üretim durdu, önemli bir millî gelir
ithalata gider oldu. Öbür yandansa şehirler de sosyal yapı,
şehircilik, mahalle, cadde, sokak, komşuluk ve asayişten daha
nelere kadar bin türlü yara aldı.
Bugün şöyle bir tezat ortaya
çıkmış bulunuyor:
Boşalmış köyler
şehirleştirilirken, şehirler hem de en kötüsünden köyleşmekte.
Türkiye’nin her türlü hayati meselesinin temelinde bu çarpıklığın
hissesi çok yüksektir.
31 Mart’a hazırlanan belediye
başkan adayları bu meseleleri görmeli, düşünmeli ve çözümlerini
paylaşmalıdır. Yoksa bugün şehirlerin çöp toplaması, su akması,
elektrik ve doğalgaz gibi ihtiyaç eksiklikleri yoktur. Bunlarda
olsa olsa fiyatlar konuşuluyor. İstanbul’u misal olarak
verebiliriz. İstanbul’da belediyecilik, şehircilik noktasından
şikâyetler esas olarak trafik ve gökdelenler olmak üzere ikidir.
Hâlbuki dediğimiz ölçüsüz nüfus değişimiyle aile, eğitim, ahlak,
adliye gibi onlarca problem her gün daha büyüyor. Bunları sadece
polisiye vak’a ve adli dosya olarak görmek hayattan haberdar
olmamak demektir.
Kaldı ki bugün sadece köyden
şehre göçün tesirleri yaşanmıyor. Hemen her şehrimizde eğitim için
gelen, çalışmak için gelen, mülteci olarak gelen yüksek sayıda
nüfus var.
Şehir, devletin ana hücrelerini
teşkil eder.
Belediyecilikte devrime
gidilmesini düşünüyoruz. Bir zamanlar bizde olduğu gibi dünyanın
birçok memleketinde bugün de mevcut. Vali ve kaymakam ile belediye
reisinin aynı kişi olmasından söz ediyoruz. Aslında şimdi fiilî
durum şöyledir. Bir tarafta vali ve kaymakam, diğer tarafta
belediye reisi. Bir taraf devleti, bir taraf da seçimle geldiği
için halkı temsil etmektedir. Bu ikilik ortadan kalkmalıdır.
Kalkabilir mi?
Güneydoğunun hassas yapısı
sebebiyle tedirginlik yaşanıyor. Hâlbuki dediğimiz, prensip olarak
kabul görüyorsa yani vali ve belediye başkanı ile kaymakam ve
belediye başkanı aynı insan olacaksa, buna ihtiyaç varsa o zaman
bir bölgeden dolayı diğer bölgeleri mahrum etmemeli. Bir yerlerden
başlanarak kademe kademe yurt sathına yayılabilir.
Bunun gibi muhtarlıklar ve belki
daha başka birimler de belediye teşkilatına dâhil edilebilir.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi olarak
tavanda değişiklik yapıldı. O sisteme destek için sahada da köklü
değişiklikler yapmak icap etmektedir.
31 Mart’tan sonra bunlar
düşünülmeye başlanmalıdır.