Asgariden bir buçuk asırdan bu yana masada hep kaybettik. Veya kazancımız, kaybımızın yanında bir şey tutmadı. 16 Ağustos 1838 Balta Limanı Konvansiyonu, 30 Mart 1856 Paris Sulh Akdi, 13 Temmuz 1878 Berlin Konferansı, 21 Ocak 1921 Paris Konferansı, 21 Şubat 1921 Londra Konferansı, 24 Temmuz 1923 Lozan Konferansı…
İlk elden hatırladığımız, muahedelerdir.
İçlerinde ticari olan da barışı kuran da vardır. Ancak adı ne her ne olursa olsun biz, onlarda masadan kârlı çıkan, umduğunu alan taraf olamadık. Bu da içeride kavgalara sebep oldu. Diğer devletlerle yaptığımız anlaşmalar, içeride münakaşa ve çatışmalara yol açtı. Bu hâl nesiller boyu sürdü. En bilinen ve en çarpıcı örnek, Lozan’dır. Lozan Sulh Görüşmeleri, bir taraf için resmî bayram sayılan zafer iken, diğer taraf için dövünülecek bir hezimettir.
Sahada kazandığımız hâlde masada kaybetmemizin birçok sebebi vardır. Muharip bir millettik. Yüzyıllar boyu kılıcımızla girdiğimiz savaşları hep kazandık. Öyle ki bu bir tabii hâl olmuştu. Savaş varsa, biz o savaşa giriyorsak...