2011’de başlayan, daha doğrusu
başlatılan Suriye iç savaşından evvel de güney hudutlarımız fazlaca
emniyette sayılmazdı.
İç savaştan sonraysa bizim
güneyimizde ve Suriye’nin kuzeyinde kalan topraklar kapan terör
örgütünün elinde kaldı.
DEAŞ ve PKK/PYD bölgeyi zımnen
paylaşmışlardı. Bu terör örgütleri, yalnızca Reyhanlı, Kilis, Urfa
ve Diyarbakır gibi illerimize değil, Ankara, hatta İstanbul’a bile
sızarak buralarda kitlevi katliamlarla facialara yol
açıyorlardı.
Türkiye, katlanılması mümkün
olmayan ve can ve mal varlığımızla vatan bütünlüğümüze kasteden bu
kanlı terör eylemlerine karşı taraf bütün devletleri defalarca ikaz
ettiği hâlde sürekli oyalama ve ciddiyetsizlikle karşılaştı. 24
Ağustos 2016’da Hür Suriye Ordusuyla birlikte Fırat Kalkanı
Harekâtı’nı başlattık. Harekât 29 Mart 2017’ye kadar devam etti.
Cerablus, El-Bab ve Damık gibi şehirler DEAŞ ve PKK/PYD-YPG’den
temizlenerek halk hürriyet ve huzura kavuşturuldu.
7 Ekim 2017’de ise Astana’da
Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğüne alınıp Çatışmasızlık
Bölgesi ilan edilen İdlib Harekâtı yapıldı. Harekât yine TSK ve Hür
Suriye Ordusu tarafından gerçekleştirildi. Düşman unsurlar aynıydı.
Bu harekâtla İdlib de huzur buldu. Bugün burada Türk ve Rus
kuvvetleri devriye nöbeti tutmaktadır.
Bütün bunlara rağmen terör,
durmadı. Arkası sağlamdı. ABD, PKK’nın Suriye koluna silah desteği
veriyordu. Bunun üzerine Türk Ordusu ve Hür Suriye Ordusu, 30 Ocak
2018’de Afrin Harekâtı’nı, diğer adıyla Zeytin Dalı Harekâtı’nı
başlattı. Halep’in Afrin kazasıyla Azez Bölgesi’ne bağlı Tel Rifat
şehri ve o çevreler kurtarıldı.
Fırat Kalkanı ve Afrin
Harekâtı’yla terörden arındırılan yerlere Türkiye’den mülteci
nüfusu dönüşü yaşandı. Yaşanmaya da devam ediyor. Şimdiye kadar
vatanlarına avdet eden mülteci sayısı, Türkiye’deki 3,5 milyonluk
mültecinin onda birine yakındır.
Biz, bu kurtarma ve huzur
harekâtındayken ABD, sürekli olarak PYD/YPG’nin Fırat’ın doğusuna
çekileceğinin söz ve teminatını vermişti. Fakat bu teminat, hiçbir
zaman tutulmayarak havada kaldı.
Fırat’ın batısındaki Menbiç,
mevzubahis Kürt terör örgütünün elindeydi. Burası kurtulmamıştı. Bu
sebeple Zeytin Dalı Harekâtı bitmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, o
günlerde ve daha sonra ve bugünlerde Menbiç üzerine yürüneceğini
birkaç kere tekrarladı.
Devlet aklı, Menbiç’in terörden
temizlenmesinin şart olduğu inancındadır. Aynı akıl, Doğu Fırat’ın
yani sınırlarınızın hemen altındaki Cerablus, Kobani ve Tel Abyad
ve çevrelerinin temizlenmesinin şart olduğuna da inanmaktadır.
Bugün Türk ordusunun önünde iki hedef bulunmaktadır. Fırat’ın
batısında Menbiç ve topyekûn Doğu Fırat. Bunları da Kandil takip
eder. Washington, Ankara’ya Menbiç’e silahlı müdahale yapmayın
burada birlikte devriye gezelim” diyerek aylardır oyalama siyaseti
gütmektedir.
Okyanus ötesi oyalarken terör,
ülkemize, askerimize ve vatandaşlarımıza zarar vermeye devam
ediyor. Bir şey daha devam ediyor. ABD, nakliye uçakları ve
tırlarla PYD/YPG’ye büyük bir orduyu donatacak miktarda silah sevk
etmeye. Derin Amerika’nın Fırat’ın doğusunda İsrail dostu taşeron
bir Kürt devleti kurmayı kafaya koymuştur. Maksatları, önce
Fırat’ın doğusu, sonra punduna getirip batıya açılmak.
Dün, Ankara havaalanında
Türkiye Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı’yla ABD
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Suriye özel temsilcileri James
Jeffrey, herhâlde yalnızca Cemal Kaşıkçı vak’asını görüşmediler.
Belki de asıl bunları konuştular. Nitekim, misafir bakan, Menbiç’e
müdahale etmekte geç kalındığını ikrar etti.
Menbiç ve Doğu Fırat
Harekâtı’nın fazla uzak olmadığını düşünüyoruz.
Ne kadar yakın?
Bir ay içinde olmazsa, seneye
marttan önce muhakkak görünüyor.