Vilayetin bugünkü il ile karıştırılmaması için dünkü idari taksimat şemasına kısaca temas edebiliriz. Osmanlı devlet hayatında idari taksimat, aşağıdan yukarıya doğru şu şekildeydi:
Kariye, köy, nahiye, kaza, sancak, vilayet, eyalet. Dikkat edileceği gibi sancaklar, şimdiki yapıda vilayettir. Ayıntab’ın yani Gaziantep’in Haleb’in sancağı olması gibi.
Hazin bir hikâyedir ki bu başarılı vali, Sadrazam olunca devletin sonunu getirdi:
Midhat Paşa, Tuna, Bağdat ve daha başka vilayetlere vali olmuş, iftiharlık işler çıkartmıştı. Lakin sadarete gelince çok kötü bir Sadrazam/Başbakan oldu. Şûrayı Devlet/Danıştay reisliği de vardır. Tanzimat’ın sebebi mason Mustafa Reşid Paşa’nın zihniyet takipçisiydi.
Midhat Paşa, Sultan Abdülaziz’e karşı yapılan 30 Mayıs 1876 tarihli askerî darbede cuntanın lideriydi. Yeniden sadarete gelme ihtirası içindeydi. Vaki darbede Abdülaziz Han, şehid edilmiş, yerine getirdikleri Murad-ı Hamis/V. Murad Han, baskı ve şartlara ancak üç ay dayanabilmiş ve 93 gün sonra cünûn getirmiş yani delirmişti. Midhat Paşa ve cunta, Veliahd Abdülhamid Efendi’den Kanun-ı Esâsi’yi ilân edeceğine dair söz alarak O’nun Saltanatın başına geçmesine yol verdiler. Anayasa ilân edildi. Böylece tarihimizde ilk defa olarak meşruti idareye geçilmişti. Meşruti idarede icrayı Hükûmet yapar, hükümdar bir alem yani semboldür. Abdülhamid-i Sanî’nin ilk bir buçuk yılı böyle geçti. Padişahlığının son 10 ayı da aynı şekilde olacaktır. Yetki, her yere hâkim olan devlet içindeki darbeci zümredeydi. Yeni Sadrazam Midhat Paşa, mâlî ve askerî vaziyet tamamen aleyhimize olduğu hâlde devleti, zorla ve ısrarla Ruslara karşı harbe soktu. 1293-1877/78 Türk-Rus Harbi, beş bin yıllık tarihimizin en büyük felaketidir. Bu felakette “Moskof”, Kafkaslar ve Azerbaycan üzerinden Erzurum’a kadar girdi. Osmanlının Avrupa-i Osmanî dediği bütün Balkanları kaybettik.