Bir gün bir yaşlı nine, Sevgili
Peygamberimize -aleyhisselam- “Ben de cennetlik miyim? diye bir
sual arz eder. Efendimiz “Yaşlılar cennete girmeyecekler”
buyururlar.
Ninecik, kederlenir. Zira, her
mü’min, iman eder ki o, ne diyorsa doğrudur!
Bunun üzerine Peygamberimiz,
tebessüm ederek latifelerine açıklama getirirler:
- Yaşlılar cennete
girmeyecekler; zira ahirette yaşlılık olmayacak. Orada herkes 33
yaşında olacaktır.
Bizim medeniyetimizde yani
Vahiy Medeniyetinde, bir başka ifadeyle Merhamet Medeniyetinde
nükte, fıkra, şaka, latife, mizah vardır fakat letafet mecburiyet
ve kaydı da vardır. Bundan dolayıdır ki bu topraklarda Nasreddin
Hoca gibi bir deha yükselmiştir. Nasreddin Hoca merhum bizim bir
markamızdır. Üstelik paylaşılmaz bir değerdir. Türkmenistan’a
gidildiğinde ona Özbek Türklerinin, Azerbaycan’a gidildiğinde Azeri
Türklerinin, başka yerlerde de başkalarının sahip çıktıkları
görülür…
Nasreddin Hoca fıkraları, daha
doğrusu nükteleri beş bininci kere de dinlense gülünür,
neş’elenilir, rahat edilir, ibret alınır. “Hocamızın fıkraları
O’nun kerametidir” dersek herhâlde yanılmış olmayız. O ve daha
başka tarihî nüktedanlarımız, bizim medeniyetimizden
beslenmişlerdir.
Nasreddin Hoca asla ve kat’a
komedyen değildir. Hani “Müsademe-i efkardan barika-i hakikat
çıkar/ fikirlerin çarpışmasından gerçeğin şimşekten ışığı çıkar!”
Dendiği misal Nasreddin Hoca’nın sözleri kendisine yöneltilen
suallere verilmiş çarpıcı cevaplardır:
Bir gün gençler, Hoca’nın
etrafını sararak sorarlar “Hocam, şu karşı dağı çağırsan buraya
gelir mi?” Akılları sıra Hazretle alay edeceklerdir. Hoca “Gelir”
der. “Çağır öyleyse” derler. Hoca seslenir “Ey dağ buraya gel!”.
Beklerler. Biraz sonra, bir daha seslenir. Bir daha, bir daha.
Tabii ki dağ yerinde durmaktadır. Bunun üzerine Nasreddin Hoca,
gençlere dönerek şöyle der:
- Dağ bize gelmiyorsa, biz ona
gideriz! Haydi yürüyün!
Şu fıkra üzerine bir kitap
yazılır. Kısacası Hazret, diyor ki; şartları zorlama, olduğun yere
çakılma, beklediğin olmuyorsa sen harekete geç.
Hoca, neden böyle bir üsluba
sahip? Beslendiği pınardan dolayı. Peygamberler Peygamberi ne
buyurmaktalar?:
-Gelmeyene git, aramayanı
ara...
Bizim medeniyetimizde nice bin
söz ve davranış gibi fıkra ve nükte de zariftir. Bundan dolayıdır
ki “Latife latif gerek!” denmiştir. “Başka şey şakası” olmamasına
dikkat edilmiştir.
Pespaye, seviyesiz olanlar yok
muydu? Biz kopuk, berduş, serseri tayfasından değil, medeniyet
imbiklerinden geçmiş numune insanlardan söz ediyoruz.
İster ciddi konuşulsun, ister
mizah yapılsın hatta isterse öfke içinde olunsun ağızdan çıkanı
kulak duymalıdır. Yoksa adama “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?”
diye hatırlatırlar. Bunu diyen bazen oradaki kimselerdir, bazen de
mahkemede hâkimdir. Bu sebeple “Söylemediğin sözün hâkimi,
söylediğin sözün mahkûmusun” hakikatini unutmamak
gerekir.