7 Haziran 2015 seçimlerinin temel vasfı, bir "anayasa seçimi"
olmasıdır. Bu seçimlerle birlikte Türkiye, tarihinde ilk defa
olarak bir sivil anayasa yapma imkânına kavuşabilir. Eğer
kavuşulamazsa bu milletçe ayıbımız olacaktır.
1982 Anayasasını yaptıranları yargılayıp, onların eseri anayasa ile
yıllar boyu devleti yönetmeye çalışmanın izah edilir tarafı yoktur.
Yürürlükteki anayasa bir cunta zihniyetinin siparişi üzere
hazırlanmıştır. Ekonomide 17. Büyük güç olan 2023'te 10. Büyük güç
olmayı hedef almış, finansta, ulaşımda, sağlıkta, inşaat
sektöründe, şehircilikte, istikrarda vs. büyük işlere imza atmış
bir milletin sivil bir anayasa yapma başarısını da göstermesi
gerekir...
Mevcut anayasanın, 1961 anayasasından devraldığı bozuk taraf
"kuvvetler ayrılığı"na dairdir. 1961 Anayasası 27 Mayıs darbesini
hukuken teminat altına almak isteyen bir metindir. DP devrilmiş,
fakat Tek Parti dünya görüşünde olmayan insanların bir daha iktidar
olmamaları, seçilseler bile muktedir olamamaları için kuvvetler
ayrılığı, "kuvvetler parçalanmışlığı" şeklinde tanzim edilmiştir.
Böylesine bozuk bir niyetin mahsulü olan maddeler, bugünkü
anayasada da aynen devam etmektedir. Buna göre aslolan milleti
temsil eden bir siyasi iradenin iktidar olması değil, belli bir
görüşü temsil eden ideolojik saltanattır. Şeklen seçimler yapılır,
meclis kurulur, hükümet teşkil edilir ama asıl iktidarı teşkil eden
"elitler vesayeti" bunların üstünde ve ötesindedir. Bu vesayet
yapısı veya kuvvetler parçalanmışlığında yüksek mahkemeler,
jüristokratik bir mahiyet kazandığından bir numaralı unsurdur. Onu
layüsel bir mevki kazandırılan asker takip eder sonra iki düzine
kadar "anayasal kurum" .