Bölücü terör örgütü dağda mağlup edildi. Katliamlar yaparak Barış Süreci'ne ihanet etmesinin bedeli ödetildi. 40 yıldan bu yana verilen mücadelenin en kararlı, en şümullü ve ağır olanı yapıldı ve yapılmakta. Kandil saltanatları bitirildi. Mağara sarayları başlarına yıkıldı. Kandil baronları şimdi Tahran gibi şehirlerdeler.
Dağda hezimete uğrayınca kavgayı şehirlere taşıyacaklarını söylemişlerdi. Şimdi yapıkları bu. Şehirlerde hendekler kazıp mahalle mahalle mevzi kazanma peşindeler.
1970'lerde komünist örgütler bunu yaparlardı. "Kurtarılmış bölge"ler elde ederek komünleşiyorlardı. Onlar da "halk mahkemeleri" kurmuşlardı. PKK'nın tecrübesi de '70'lerden. Aynı Rusçu komünist kökten gelmekte. Onların gerillacı taktiklerini uygulamaktalar. Ama köprülerin altından çok sular aktı. Bugün ne polis, dünkü polis, ne asker dünkü asker. Bugün dağda ve şehirde militanlarla mücadelede en tecrübeli nizami ordu Türk ordusu ve en tecrübeli polis Türk polisidir.
Örgüt dağları kaybetti. Şehirleri mahalleleri haydi haydi kaybedecektir. Bir ham hayal peşindeler. Kendine körü körüne inanmış bir avuç militanla hedefine varması muhaldir.
Bunun bir kaç sebebi var:
Birinciyi söyledik; emniyet kuvvetlerimiz güçlü, donanımlı, millî silahlara sahip ve kıyas kabul etmez üstünlükte. İkincisi, Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet olarak çok kararlı, tavizsiz ve sonuna kadar gitme azminde bir siyâsî irade mevcut. Diğer taraftan; hendekler kazılıp, mahalleler enkaz yığınına döndükten sonra Kürt halkı buraları terk etmektedir. HDP sözcüleri dahil örgüt, bu göçü engellemeye çalışıyor. Zira taban eriyor. Ancak kimse onları dinlememekte. Bu netice de diğer sebebi ortaya koymaktadır.
Türkiye, mutlak çoğunlukla siyâsî irade ve emniyet kuvvetlerinin yanındadır. Halbuki PKK ve partisi var olan desteği de yitirmekte. Sadece içerde değil dışarda da yalnızlaşıyor. Mesut Barzani daha geçen hafta "PKK ev KCK Kürtlerin düşmanıdır!" dedi. Geriye PYD kalıyor. PYD'nin PKK'yla bağları koparma mecburiyeti vardır. ABD'nin ona silah yardımı yapması, bunu temin için olabilir.