İnkılaplar, yerli insanda derin bir şoka yol açmıştı. Kitaba
uzak kalışta harf ve lisan inkılabının etkileri başlı başına bir
tez mevzuudur. İnkılaplar, dayatılmış, sermaye el değiştirmiş,
yerli insan, köylü kalmaya mecbur bırakılmıştı. Bu sebeple bugün
adına "medya" denen enstrüman aletleri onun dünyasının çok
uzağındaydı. Hâlbuki yine tez mevuu olacak değerde saklı kalmış bir
gerçek daha vardır:
Filistin, işgal edilerek İsrail 1948'de kurulduğunda, o dönemlerde
aynı kök aidiyet mensupları eş zamanlı olarak İstanbul'da gazete
çıkartmaya başlamışlardı. Bunun sebebi şuydu. İstanbul, İslâm
âlemini yönlendirmede bir numaralı Payitaht olma vasfını
korumaktaydı. Kamuoyu istenilen istikamette yoğrularak İsrail'e
destek verilecekti. O günkü bu niyet, şimdilerde dahi anlaşılmış
değildir.
Bir yerlerde bu tezgâhlar işletilirken DP iktidarıyla büyük şehirle
tanışan yerli insan, devrin bu yeni silahının çok uzağındaydı.
Radyoyu zaten düşünemezdi. O devletin elindeydi. Matbuata yani
gazete ve mecmuayla arasında engeller görüyordu. Evvela "caiz" olup
olmadığı mes'elesi vardı. Sonra da kapital hadisesi. Harplerle
tarumar olmuş Anadolu ocaklarının evlâtları, hayata tutunma
çabasındaydılar. Onların 1960 ortalarında bir gazete çıkartma
projesindeki konuşma zabıtlarını okumuştum. İkiye ayrılmışlardı.
Bir kısmı, işi gıybet ve dedikodu yapma endişesiyle karşılıyor,
diğer taraf matbuatın "silah" olduğunu bununla mücehhez olmayanın
kaybedeceğini dile getiriyorlardı.
Biz, bunun bir benzerini özel radyo-tv kurulmasında kendimiz de
işin içinde olduğumuz hâlde bizzat yaşadık. Biz özel radyo ve
tv'nin önem ve etkisini savunurken bazıları caiz olma-olmama
hassasiyetiyle fikir yürütüyor ve birçok şeyler diyorlardı.
İtirazlara alışkındık. Çıkarttığımız çocuk dergisindeki çizgi
romanlarda ressam, kadının eteğini diz kapağının üstünde çizmişse
bunun kınanmasına muhatap olmuş biriydik.