Terör örgütlerine karşı yapılan harekât, hem devletin, hem hükümetin itibarını yükseltti. Vaki operasyonlarla askerin ve polisin mânevî gücü arttı. Vatandaş, yarınlara daha bir sağlam bakar oldu. Bunun bir sebebi şefkat ve kudret dengesini kuran iktidar iradesi ise diğer sebebi, Süleyman Şah Harekâtında olduğu gibi millî silahlarımızı kullanabilmemizdir...
Türklere revâ görülen mezâlim, tahammül edilmez çapa vardığı gibi bir de darbe yapılarak Kıbrıs, Yunanistan'a bağlanma yoluna gidilmişti. Böyle bir oldu-bitti garantör devlet olan Türkiye'ye müdahale hakkı vermekteydi. Hukuktan aldığımız yetkiyle 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'taki zulme ve keyfiliğe müdahale ettik. Askerimiz, adaya çıktı. Fakat "yavru vatan" dendiği halde adanın sadece üçte birine girildi. Hâdisenin adına "Barış Harekâtı" denmişti. Haklıydık. Müdahaleyi Londra ve Zürih andlaşmalarından doğan teminatçı devlet hakkıyla yapmıştık. Buna rağmen Washington, bize ambargo uyguladı. Bu ambargo tam 15 yıl sürdü. Sıkıntılar yaşadık. Bazı şeyleri paramızla dahi alamıyorduk. Gerekçeleri, Kıbrıs Harekâtında Amerikan silahlarını kullanmış olmamızdı..