Tarih malumatından mahrum olanlar, olayları takip etmeyenler,
Türkiye'nin Suriye mes'elesinde neden bu denli hassas, kararlı,
hatta gözü kara davrandığını anlayamazlar. İngiltere ve Fransa I.
Dünya Harbi'nde şu ân üzerinde fırtınaların koptuğu orta doğu
bölgesini daha sonra adına "Sykes-Picot" dedikleri bir anlaşmayla
istedikleri gibi devlet yapılanmalarına kavuşturmuşlardı.
Öyle anlaşılıyor ki bu defa o andlaşmadan bir asır sonra bu defa
ABD ve RF bölgeyi kendi arzularına göre şekillendirme mevzuunda
anlaşmış bulunmaktalar. Bu andlaşmada Türkiye yok, AB yok fakat
İran, PKK'nın Suriye temsilcisi PYD mevcuttur.
Fiili durum şöyledir:
Cizre'nin altında Suriye tarafında Derik, Mürşitpınarı'nın altında
ise Cerablus vardır. YPG milisleri, Derik'le Cerablus arasında yer
alan ve Suriye'nin kuzeyini teşkil eden bölgeyi hemen hemen ele
geçirmiştir. "Hemen hemen" dememizin sebebi aradaki ada gibi bazı
bölgelerin rejime bağlı olmalarıdır.
YPG/PKK, hakimiyetini Cerablus'tan Kilis'in tam altında bulunan
Azez'e uzatabilirse bu defa kendi ellerinde olan Afrin ilçesiyle
buluşarak istisnasız bütün kuzeyi zaptedip Hatay'a komşu olacak ve
Akdeniz'e açılmaya bir şey kalmayacaktır.
Azez, hem Halep ve hem de muhalifler için Türkiye'ye açılan
kapıdır. O, günümüzün Çanakkalesi'dir. Azez düşerse Türkmenler ve
muhalifler düşecek, herhalde katliam başlayacak ve oluk gibi kan
akacaktır.
Son en önemli gelişmelerden biri YPG'nin Halep'in kuzeyinde Menagh
askerî havaalanını ele geçirmesidir.