Bir kısım Tanzimat münevveri,
bir kısım Cumhuriyet aydını ve bir kısım çağdaş entelektüel, aynı
imalatın mamulü, aynı tezgâhın mahsulü gibi.
Yabancılaşmanın ilk büyük adımı
olan Tanzimat’tan bu yana 179 sene geçtiği hâlde millîlik ve
yerlilik vasfında aynı bozulma devam etmektedir. Bahsettiğimiz bu
sözde elit zümre emsallerinden hayli ileri eğitim almış fakat
içimizdeki yabancı olmuşlardır. Bu insanlar, içinde bulundukları
yozlaşmayı fark bile edememişlerdir, edemiyorlar.
Olay diplomat, liseyi Ankara
TED’de okumuş, Paris Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Bölümünden yüksek şeref derecesiyle mezun olmuş, yüksek lisansını
Belçika Hür Üniversitesinde şeref derecesiyle bitirmiş. Aynı
zamanda ressam ve golf oyuncusuymuş. Bir eş ve -Allah, bağışlasın-
iki de çocuk annesi.
Bu hanım, Uganda’nın başşehri
Kampala’da Türkiye büyükelçisi. O kadar da değil. Sefire hanım,
aynı zamanda komşu devlet Brundi nezdinde de akreditedir. Oradaki
sefaret işlerimize de bakmaktadır.
Bunlar, az şeref
değil.
Ama kıymeti
bilinirse...
Dinî ve millî bayramlar,
yabancı ülkelerdeki sefaretlerde de kutlanır. Bu aynı zamanda o
ülkede yaşayan bir avuç aynı din ve milliyetten insanın bir araya
gelip kendi bayrağı altında ve kendi vatanı telakki edilen bir
mekânda hasret gidermedir. Bunun ne demek olduğunu, ancak
yaşayanlar bilir.
Bu sebeple her sene olduğu gibi
bu sene Uganda Büyükelçiliğimizde de Cumhuriyet Bayramının 95. yılı
kutlanacaktı. Kutlamaya Ugandalı misafirler, yabancı diplomatlar ve
oradaki Türk vatandaşları davetliydi.
Tören başlayınca başta Türk
vatandaşları olmak üzere misafirler hayretler içinde kaldılar.
Sahnede Yunan mitolojisinde uğruna Truva savaşı çıktığı anlatılan
Troya’lı Helen’le, baş tanrı Zeus vardı. Herkes birbirinin yüzüne
şaşkınca bakarken gerçek az sonra anlaşıldı. Yunan tanrıçası Helen
kılığındaki bayan Türkiye’nin sefir-i kebiresi ve en kodaman tanrı
Zeus kılığındaki bay da elçilik başkâtibiydi.
Bu adı geçen unvan sahipleri,
bir resmî kabulde Türkiye’yi, Türk milletini ve Türk örf ve âdetini
böyle temsil etmişlerdi. Sanki İstiklal Harbimiz sebebiyle dolaylı
biçimde Yunanlılardan özür dilenmişti. Eğer, Yunan Başbakanı
Çipras, efsanelerine böylesine bağlı bu bay ve bayana ödül vermezse
kınanmaya layıktır. Kaç Yunanlı diplomat bugüne kadar bu hüneri
işlemiştir.
Anlaşılan o ki vaziyet, dinine
ve kanına dokunan bir vatandaş bu rezalet ötesi manzarayı
görüntüleyip sosyal medyaya yüklemiş. Ayrıca Uganda meclisi de
görüntüyü kendi twitter hesabına koymuş.
Hariciye, sosyal medya
müdahalesinden sonra o bayan temsilcisini geri
çağırdı.
Bayan sefir-i kebire, “Türkiye,
2018’i Troya Yılı ilan etmişti, onun için böyle giyindik” diyormuş.
Tabii bir aferin de o kararı veren Bakanlığın hakkı.
Ancak skandallar Kampala’da
bitmiyor. Geçen hafta “düzeyli birliktelik”le yaşayan iki şarkıcı,
birbirlerine girmişlerdi. Erkek, kadına çok fena şekilde şiddet
uyguladıktan sonra dönüp mağdureyle bütün kadınlardan özür diledi.
Bu kavga edenler, yarın yine “düzeyli birliktelik”lerine devam
edebilirler. Ne var ki şarkıcılar ve futbolcular da toplumun önünde
isimlerdir. Başına buyruk davranmaya hakları yoktur. Etkilenen genç
kitle var. Bu sebeple; bir yetkili, onlara dönüp “birbirinizi
beğeniyorsanız neden hem Allah’ın emri, hem Peygamberin kavli ve
hem de cemiyetin teamülü gereği düzgünce nikâhlı bir hayat
yaşamıyorsunuz? Nedir bu kavga-döğüş kepazeliği!”
demeliydi.
Bu denmedi fakat başka bir şey
olmuş:
Aile Bakanı, o şarkıcı bayana
geçmiş olsun telefonu açmış. Vatandaş şimdi sosyal medyada öfke
dolu. Sn. Bakan, yanlış yaptığını ikrar etmeli. Veya asla öyle bir
telefon etmediği açıklamalıdır. Haberin asılsız olmasını çok
temenni ederiz. Lakin aslı varsa hatadan rücu
edilmelidir.
Tanrıça Helen özentili o bayan
büyükelçiye gelince. Tereddütsüzce meslekten ihraç edilmelidir.
Gitsin, maçını oynasın, resmini yapsın ve ondan sonra hangi kılığa
girerse girsin.
Bu tasarruflar, o dillerden
düşmeyen ve düşmemesi gereken yerli ve millî olmanın amir
hükmüdür.