30 Mart 2014 Mahalli
seçimlerinde İstanbul’da 9 milyon 997 bin 24 seçmen, sandığa
giderek tercihini yaptı. O gün İBB’yi AK Parti kazandığı için
zihinler, sanki bütün İstanbul’u iktidar partisi kazanmış
sanmakta.
Hâlbuki 39 kazanın 14’ü
CHP’dedir. AK Parti, Silivri ve Kartal gibi uzak ilçelerle
Beşiktaş, Şişli gibi gelir seviyesi yüksek ilçeleri ve kendisinin
inşa ettiği finans ağırlıklı Ataşehir’i alamamıştır.
31 Mart 2019’da vaziyet ne
olacaktır?
-AK Parti, İBB’yi tekrar
kazanıp 25 ilçeyi korumaktan başka aynı zamanda 30’a yaklaşacak
mı?
-CHP, 14’ten düşecek mi, yoksa
İBB’yi de alıp 20’yi bulacak veya geçecek mi?
İktidar partisi, 25 ilçeyi
elinde tutamazsa başı ağrır. İBB ile birlikte 30’a yaklaşır ve hele
30’u aşarsa bu sonuç, yüksek başarı olur.
CHP’nin 14’ü koruması dahi
teşkilat tarafından “yerinde sayma” görülüp kayıp kabul
edilecektir. Hele 14’ün altına düşülürse bu netice, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun rakipleri tarafından ağır mağlubiyet telakki
edileceğinden o saatten sonra genel başkanın yerinde oturma
meşruiyeti tartışılacaktır. Diğer adayların akıbeti sandıkta belli
olacaktır. Fakat İBB adayları noktasından akıbet, bugünden
bellidir. Ekrem İmamoğlu’nun Binali Yıldırım karşısında şansı
yoktur.
AK Parti’nin geçen seçimlerde
CHP’nin kazanmış olduğu Silivri, Maltepe ve Beşiktaş’ta MHP
adaylarını desteklemesi isabetli bir stratejidir. AK Parti-MHP
seçmeninin dayanışması ile Beşiktaş ve diğer bazı ilçeler, CHP’den
alınabilir. Bu seçim bir bakıma genel seçim gibidir. Bir tarafta
iki partili Cumhur İttifakı, diğer tarafta iki buçuk partili bir
Millet İttifakı bulunuyor. Kayıp ve kazançlar ittifak içi
ortaklıkları etkileyecektir.
Hatırlanacağı gibi en az altı
aydan bu yana yazılarımızla TV konuşmalarımızda AK Parti’nin
İstanbul’u garantiye almasının tek şartının Binali Yıldırım’ı aday
göstermesine bağlı olduğunu dile getirmiştik.
Sn. Yıldırım’ın TBMM başkanı
olması sebebiyle teklifimiz, önce pek kavranamadı. Biz,
dediklerimizi şu gerekçeyle izah etmeye devam ettik:
-İzmir’i almak varken, Ankara
kaybedilirse bu AK Parti için ağır yara olur; fakat İstanbul’u
kaybederse iktidarda kalamaz. İstanbul’da kazanmayı garantiye
almasının tek yolu Binali Yıldırım’ı aday göstermesine bağlıdır.
Binali Bey, itidal sahibi, mütevazı, nüktedan bir şahsiyete sahip
olduğu gibi köprü, yol, tünel... gibi iktidarın en büyük
yatırımlarının altındaki imzadır. Ilımlı muhalif seçmenden de oy
alarak yüzde 50’yi bile aşabilir.
Şimdi AK Parti, Binali
Yıldırım’ı İBB için aday göstermekle hem İstanbul Büyükşehir’i
kazanmayı ve hem de iktidarını korumayı teminat altına almış
olmaktadır. Bu durumda AK Parti’nin 25 ilçenin altına düşmesi uzak
ihtimaldir. Aksine yukarı çekebilir. Avcılar seçmeninin İbrahim
Ulusoy gibi pırıl pırıl bir genci tercih etmemesini düşünemiyoruz.
Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy CHP’yi taşımaktan yorulmuş olabilir.
TOKİ Başkanı Ergün Turan, Fatih için bir talih olsun
dileriz:
İstanbul, Türkiye’nin başı,
Fatih İstanbul’un ruhudur. Ancak; sur içi yani Fatih, 16 yıllık
icraatta arzu edilen, olması gereken hizmetleri alamadı, göremedi,
yaşayamadı. Bu beldenin trafikten, otoparktan, parktan,
kaldırımdan, şehirciliğe kadar onlarca ve onlarca derdi devam
etmektedir. Bunları Ergün Turan’ın TOKİ tecrübesiyle aşacağını
bekliyoruz.
31 Mart seçimleri, hem iktidar
ve hem de muhalefet için kader kavşağıdır. İktidar, Binali
Yıldırım’ı İBB adayı gösterme basiretiyle muhtemel tehlikeyi
bertaraf etti görünüyor.
İşi daha ziyade zor olan
muhalefettir:
-HDP, 30 Mart 2014 mahalli
seçimleriyle 24 Haziran 2018 genel seçimlerdeki yerini koruyamazsa
daha da ufalanır.
-İYİ Parti, bir önceki belediye
seçimlerinde yoktu. Ancak 24 Haziran genel seçimlerinden sonra
taraftarına bu defa da hayal kırıklığı yaşatırsa
dağılır.
-Mevcudu aşamadığı gibi daha da
aşağı düşmüş bir CHP sarsılır ve Sn. Kılıçdaroğlu artık genel
başkanlık koltuğunda oturamaz.
Binali Yıldırım’a
gelince...
Sn. Erdoğan, “benden bu kadar!”
dediğinde ‘O’nun yerine Külliye’ye gider.
“Aziz İstanbul”, kendisine
hizmet edenleri aziz eder. Ancak; asla unutulmasın! İstanbul demek
Sur içi yani Fatih demektir.