Uzun müddettir üzerinde konuşulan sınırlı anayasa değişiklik tasarısı, Başbakan Binali Yıldırım'ın imzasıyla; genel ve maddeler gerekçeleri de dahil olarak TBMM Başkanlığına verilmiş durumda.
1982 Anayasasının 20 kadar maddesini değiştiren teklifin, 330 kabul oyu bulmamak şeklinde beklenmedik bir gelişmeye yol açacağına ihtimal vermiyoruz.
Sn Yıldırım'ın daha ilk günden yaptığı açıklamayla TBMM'de çıkacak kabul sayısı, 330'dan fazla olsa, hatta 367'yi bulsa dahi yine halka gidileceği keyfiyeti ise hem yapılacak değişikliğin muhkemliği ve hem de kendinden eminlik bakımından isabetlidir.
Adından da anlaşıldığı gibi mevzubahis değişiklik, yeni bir anayasa yapma değildir. Asıl istenen, yamalı bohçaya dönmüş 1982 Anayasasını terk etmekti. Ancak böyle bir ortak arzuya rağmen çok senelere mal olan dörtlü parti çalışmaları arzuyu gerçekleştiremedi.
Bu defaki değişiklik teşebbüsü, MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin seçimle gelmiş Cumhurbaşkanının fiilen Başkanlık yapmasından dolayı fiilî durumun hukukileşmesi gerektiğine dair yaptığı çağrıyla başladı. Çağrıya CHP icabet etmeyince müzakereler AK Parti ve MHP arasında yapıldı ve kısa zamanda olgunlaşarak meclise gelmiş oldu.
Tasarının mahiyetini şöylece sıralamak mümkün:
-Getirilen "Başkanlık Sistemi" değil, muhteva aynı olsa da "Cumhurbaşkanlığı Sistemi"dir. Buna "Türk Tipi Başkanlık" denebilir mi? Bu soru diğer bazı başka hususlar gibi ileriki günlerde tartışılabilir. 101. Madde, kendini tartışmaktan kurtaramaz. Tasarı, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için aynı zamanda "doğuştan Türk vatandaşı" olma şartını getirmektedir. ABD anayasasından mülhem olduğu tahmin edilebilecek böyle bir daraltıcı maddeye ihtiyaç var mıydı? Diyelim ki 5 yaşında ailesiyle Türkiye’ye göçmüş ve vatandaş olmuş biri ileride üstün bir kabiliyet ve gayretle çok seçkin biri olsa bu kimse Cumhurbaşkanı adayı olamayacak fakat sırf Türk vatandaşı diye herkes aday olabilecek. Yine sakil kaçan bir başka husus da şudur: Cumhurbaşkanının vazifeleri sayılırken "meclise mesaj vermek" diye bir cümle geçmekte. Bu cümle hukuki bir dille yeniden yazılmalıdır.
Teferruatlı incelemeyi sonraya bırakarak şimdilik umumi değerlendirme yapmak daha yerinde olacaktır.
-Yeni sistemde "Başbakanlık" unvan ve makamı yoktur. Buna mukabil sayısı Cumhurbaşkanının takdirine bırakılan Cumhurbaşkanı yardımcılıkları vardır.
-Cumhurbaşkanı, bugünkü gibi sorumsuz değildir. Mevcut yapıda Cumhurbaşkanının icraatlarından Başbakan ile ilgili Bakan sorumluyken Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanı, icranın yegâne başı olması hasebiyle icraatlarının hesabını vermekle mükelleftir.
-Mevcut yapıda Cumhurbaşkanı semboldür. Önceden partisi varsa o partiyle ilişiği kesilmiştir. Yeni değişiklikteyse Cumhurbaşkanı -varsa- partisinin genel başkanı kalabilecektir.