I. Dünya Harbi, petrol yüzünden çıktı. Osmanlı Devleti, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Balkanlara sahipti. O devirde Orta Doğuda yerleri keşfedilmiş fakat henüz işlenmemiş neft/petrol kuyuları vardı. O kuyular gürül gürül devam etmekte. Acı gerçekse şudur. Orta Doğu ve Kuzey Afrikadaki devletler "vekil devletler"dir. Çoğu idare, halkının değil batının adamıdır. Bir keyfiyet budur. Diğer keyfiyet ise "vekalet savaşları"dır. Emperyalist devletler, terör örgütleri eliyle vekâlet savaşları yapmaktalar. Maşa varken ateşi elle tutmuyorlar. Aradan bir asır da geçse petrol savaşı devam etmektedir. Bugün Türkiye'ye yapılan saldırılar, yalnızca bugünkü Türkiye'ye değil, yarınki Büyük Türkiye'ye ve ufuktaki Cihan Devleti Türkiye'yedir. Türkiye çınarının yeniden büyüyüp serpilerek dallarının Kafkaslara, Balkanlara, Afrikaya, Orta Doğuya ve nüfuzunun Orta ve Uzak Asyaya uzamasıyla petrol kuyularının, petrol hakimiyetinin bize geçmesinden korkmaktalar. Batı ne DAEŞ'in sarığına, ne de Kürdün serpuşuna hayran. Türkiye geriletilmek, korkutulmak istenmekte. Türkiye yöneticileri, bayramlık nutuklarda "yurtta sulh, cihanda sulh" dedikleri devirlerde bu tip saldırılar yoktu. Şu eş zamanlı olaylar, hakikaten tesadüf müdür? Washington'un askerleri, PYD kıyafetine bürünerek silahlı çatışma yapmakta. Alman parlamentosu, 1 yıl artı bir asır sonra birden uykudan uyanırcasına Türkiye'yi Ermenilere soykırım yapmakla itham etmektedir. Üstelik bunu sözde Türk bazı vekiller eliyle tezgâhlamakta. Halbuki aynı Almanya'nın sabıkaları var. 1904-1907 arası Güneybatı Afrika'da, bugünkü Namibya'da yerli halkı başta Hererolar ve Namikalar olmak üzere çöllere sürüp aç bırakarak, sularını zehirleyerek soykırıma tabi tuttu. 65 bin zavallı insan, zulmün en aşağılık yollarıyla kendi vatanlarında yok edildiler. Holokost katliamındaysa milyonlarca Yahudi, Nazi gaddarlığıyla katledildi. Soykırım sabıkalı bu Almanya'nın bize hesap soracak yüzü yoktur. Kaldı ki bizim veremeyeceğimiz bir hesabımız da yok: