Çok bilinen bir misaldir, benzerleri de çoktur. Fakat fayda olduğu için tekrar edeceğiz. Avrupa memleketlerinden biri üzerine sefere giden ordumuzdaki neferler, salkım kopardıkları kütüğün altına bedelini bırakmışlardı. Ordu, geçip gittikten sonra vaziyeti gören gayrimüslim bağ sahipleri, şaşkınlık ve hayret içinde kalmışlardı…
O şaşkınlığın uyandırdığı takdir hisleri hâlâ dile gelir.
Bu misal, beş asır kadar önceki hayatımızdandır.
İslâm ahlâkının ferd ve cemiyette böylesine hayat bulduğu bu varoluş üslûbu, yalnızca beş asır evvelki Türkiye’de yaşanmadı. Ondan önceki asırlarımızda da vardı, ondan sonraki hayatlarımızda da var olmaya devam etti. Batılı mantığını âdeta felç eden böylesi güzel örnekler, sayılamayacak kadar çoktur. Hemen her meslek sahibinde vardı. Hemen her şehirde, kasabada, köyde elle tutulacak denli canlıydı. İnanılması zor ama kapıların kilitlenmediği dönemlerdi. Yüksek ahlâk ve yüksek namus anlayışının genci kadını, erkeği ile cemiyete tam sindiği zamanlardı. Bu yüzden fuhuş, hırsızlık, dolandırıcılık...