Lyndon Johnson'ın daha sonra basına da sızdırılan mektubu, Washington tarafından millî itibarımıza karşı yapılan rencide edici bir teşebbüstür. Sonrasında da şüpheler ve rencide edişler mevcuttur. Tük halkı, 27 Mayıs, 12 Mart, hele 12 Eylül, elbette 28 Şubat, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe ve darbe teşebbüslerini tahlil ederken Londra, Berlin, Tel-Aviv, Mossad, CIA, İngiltere, Almanya, Amerika üzerine kafa yormakta. Hangisinde kimin rol aldığına bakmaktadır. Sadece darbeler değil, Türk vatanına kasdeden teröristlerin bize karşı varoluşları da yine devlet, münasebet, başkent ve istihbarat teşkilatı esaslı olarak sorgulanmaktadır. Zira darbeler de terör örgütleri de bir başka devlet veya devletler ve istihbarat kurumlarından yardım almadan hayat bulamazlar.
Lyndon Johnson'un 5 Haziran 1964'te garp Cephesi Kumandanı İsmet
İnönü'ye ulaşan mektubu, önemli bir burukluktu. Buna karşılık
güttükleri gençlerin Ankara'da darbe yapmaları, her gün 25 ölü
verilen bir ortamda çok fazla hissedilmedi. Fakat Irak işgali
üzerine 3 Mart 2003'te TBMM'de Irak'a asker sevkine dair tezkere
geçmedi öfkesiyle askerlerimizin başına çuval geçirilmesi dehşetli
bir hakaretti. Bu çirkin davranış üzerine Türk Amerikan
münasebetleri yerlerde süründü. Uzunca bir süre de böylece devam
etti. Normalleşme, dostluğun tazelenmesi Obama-Erdoğan iktidarları
döneminde oldu.
Şimdilerde bu dostluk dalgalanmaya girmiş bulunuyor. Milletimiz
şunun farkındadır. Irak'ta askerimizin başına çuval geçirenler de
15 Temmuz gecesi Ankara'da Genelkurmay Başkanımızın başına silah
dayayıp zorla bildiri imzalatmak isteyenler de, O'nu palaskayla
boğmaya kalkışanlar da aynı merkezden cesaret almaktalar.
Ceza hukukunda "suçluya yardım ve yataklık yapma" diye bir madde
vardır. Kişiler de devletler de suçlulara yardım ve yataklık
yapmazlar.
Bütün bu gerçeklere rağmen... Amerikan hey'eti, başkan yardımcısı
seviyesinde Türkiye'ye gelmesine, Türk hey'eti de bakanlar
seviyesinde Amerika’ya gidecek olmasına rağmen Fetullah Gülen'in de
diğer çete mensuplarının da iade edileceğine ihtimal vermiyoruz.
Diplomatik dil, bazen keçiboynuzu çiğnemek gibidir. Sayfalar dolusu
konuşulur, incir çekirdeğini dolduracak fayda hasıl olmaz.
Şu bir hakikattir. Amerika için FETÖ'nün son kullanma tarihi
bitmiştir. O artık bir pazar malıdır. Bundan böyle gerek iade
edilmesi ve gerekse Amerika’daki "himmet yatırımları"nın tasfiyesi
pazarlığa tâbi olacaktır. Bu husus diğer devletler için de
mevzubahistir.