Süleyman Demirel'in 1965-1970 ve Turgut Özal'ın 1983-1989 iktidarları tek parti iktidarlarıdır. Türkiye kalkınma rüzgârlarını bu dönemlerde yakalamıştı. 1960-2000 arasındaki diğer iktidarlar, ya askerîdir, ya koalisyon veya tek başına olsa bile muktedir değildir.
1960-65 arası cunta dönemini atlatan Türkiye, 1965-70 arasında yüzde 7 kalkınma hızını yakalamıştı. Bu seyir, dünyadaki en iyi ikinci başarıydı. 1968'de ülke ilk defa terörle tanıştı. İki tesadüf bir araya gelmişti. Hem 1961 Anayasası hürriyet adı altında sorumsuzluk ve başıboşluğa imkân veriyordu ve hem de dünyada sol eylemler başlamıştı. Bize sıçrayan bu eylemler, kanun çerçevesinde gösteri hakları şeklinde cereyan etmemekteydi. Yakıp yıkmalar vardı. Diğer ülkelerde bir süre sonra durdu. Türkiye'de ise tam aksine azgınlaşan terör hareketlerine dönüştü.
12 Mart Muhtırası bu ortamda verildi. Asker öyle inanıyordu ki tutucu Demirel Hükümeti çekilip de yerine tarafsız bir koalisyon kurulursa terör ve anarşi durur, memleket huzura kavuşur. Halbuki tarafsız Başbakanlar başkanlığında kurulan koalisyon hükümetleri zamanında da, CHP-MSP iktidarında da, AP-MSP-MHP-GP koalisyon hükümetinde de, CHP iktidarında da terör durmadı Talebe sokaktaydı, sendikalar sokaktaydı. Bazı semtler, "kurtarılmış bölge" hâline gelmişti. Solcu, sağcı, ülkücü diye kamplara ayrılmış gençler, işçiler, polisler, gazeteciler ölmekteydi. Ölenlerin günlük ortalaması 25-30'lardaydı. Hadise bir iç harp olmasa da yer yer buna benzer bir dehşetteydi.