“Türk Konseyi 6. Türk Devlet Başkanları Zirvesi”, Kırgızistan’ın başşehri Bişkek’te yapıldı..
Toplantıda Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği bu “Konsey”in de İİT gibi memleketimizde -maalesef- çok fazla bilindiğine ihtimal vermiyoruz. Hâlbuki bu iki kuruluş, iyi çalıştırılırsa her üye devlet ve bu arada Türkiye, BM, AB gibi diğer kurumlar karşısında daha bir güçlenir. Hele uzak Asya Müslüman ülkeler ağırlıklı D-8’ler ve Balkan devletleri ağırlıklı KEİT/Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı da devreye alınabilirse bu nüfuz, daha da artar.
Bu bir anlamda şu demektir. Kendi millî paralarımızla alışveriş yaptığımız gibi kendi siyasi teşkilatlarımızı da kurup işletmiş olacağız. Aralık 2017 ve Mayıs 2018’de İstanbul’da toplanan İİT’nin Kudüs’ün başkentliği mevzuunda BM’de ABD’ye kök söktürdüğü unutulamaz.
İİT/İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam Konferansı Teşkilatının yeni adıdır. Türkiye’de Türk Konseyi’nden daha iyi bilindiğini düşünüyoruz…
Türk Konseyi’ne gelince:
Haberlerde her ne kadar “Türk Konseyi” deniyorsa da bu, eski ismidir. Kuruluşun yeni ismi “Türk Keneşi”dir. Uzun söyleyişi “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Keneşi”dir. Üye devletlerden Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan, “Türk Keneşi” derken, Azerbaycan, “Türk Şûrası” diyor. Azerbaycan Türkçesinden Türkçenin yeniden imarı mevzuunda istifade etmek gerekir.
Yukarıdaki 4 üye devlete mukabil Özbekistan ve Macaristan teşkilatta gözlemci devletlerdir. Özbekistan, Türkmenistan ve KKTC, ileride tam üye olacaklardır. Macaristan’ın teşkilattaki varlığı şunu göstermekte ki daha sonra Türklere akraba başka milletler de gözlemci olabilir. Finler de bu sınıfa dâhildir.
Dört üye devlet, Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan’ın ortalama rakamlarla nüfus toplamı 120 milyon, toprak varlığı 4 milyon km²’dir. Tam üye olacak devletlerle birlikte bu değerler yükselecektir.
3 Ekim 2009’da kurulan Türk Şûrası yahut Türk Keneşi, bir siyasi teşkilattır. Teşkilat merkezi olan Genel Sekreterlik, İstanbul’dadır. Bakü’de Parlamenterler asamblesi, Astana’da da Türk Akademisi bulunmaktadır.
Türksoy/Milletlerarası Türk Kültür Teşkilatı, keneşin önemli uzuvlarından biridir. Bayrak, 4 üye devletin bayrağından süzülüp yükselmiştir.
Ankara’nın bir taraftan İİT’yi ve diğer taraftan da Türk Keneşi’ni diri tutması gerekmektedir. İİT de 57 üyeli bir yapıdır.
Bu yapıların içinde olmamız, AB, BM ve NATO’dan vazgeçtiğimiz anlamına gelmez.
İİT ve TK’yi esaslı şekilde işletmemiz, dünyanın 5’ten büyük olduğunu ispat etmede ciddi bir destek olacaktır. D-8 Devletleri ve KEİT de buna dâhil edilirse tezimiz daha güçlenir.
Bu iş birlikleri, ticari, mali, eğitim, askerlik gibi çok sahada yapılabilir.
Türk dünyasının, alfabe ve dil birliği gibi hayati meseleleri vardır. Ortak gazete ve TV yayınını bir ihtiyaç ve İstanbul Türkçesinin her metrekarede benimsenmesi ise zarurettir.
İslam âlemiyle de bir asırlık firaktan sonra yeniden kucaklaşmamız keza hayati değerdedir. Uzak Asya’nın hâlâ uzak olması büyük ayıbımızdır. Balkanlarla ayrı-gayrılığımız, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunlar için bıkmadan, yılmadan, yorulmadan çalışılırsa yepyeni bir istikbal inşa ederiz.
Hiçbir Batılı devletin, hiçbir Hıristiyan ülkenin bizleri sevme ve bizlere iyilik yapma mecburiyeti yoktur. Ama; bizler, yerine göre soydaş, yerine göre dindaş ve yerine göre de kültürdaş olmakla yekdiğerimizin derdiyle dertlenmek mecburiyetindeyiz.
Büyük sabır gerekiyor. İslam ve Türk âlemi, ve bölgemiz iki asrı aşkın bir zamandır zehirlendi, uyuşturuldu, sömürüldü. Tarihin tekerrür etmemesi için bu günleri muazzam bir fırsat bilmeliyiz.