Türkler kadar şehîd veren bir başka İslâm milleti yoktur:
Atalarımız, İslâmla müşerref olduktan sonra, bu son dînin varlığından ve devamından yana kendini mes’ul hissetmiş, Şanlı Peygamber’in -aleyhisselâm- kutlu sancağını, teslim alarak şan ve şerefiyle İslâm’a Bayrakdarlık yapmıştır. Bin yıllık îmân tâcımızın bir cümlelik hülasası budur. Yirminci asrın kayıp üç çeyreği hariç tutulursa aslında bugün de iftiharla ifade edebiliriz ki fiilî manzara bundan başka değildir.
Hâl bu olunca; bir büyük dâvânın sancağını göklerde tutma mükellefiyeti yüklenince bunun bir bedeli de olmuştur. O bedel, o mukaddes dâvâ, î’lâyı kelimetullah aşkı uğruna "leşker-i gaza" gaza askeri olarak Allah için cihâd ederek can verip-can almaktır. Ecdadımız ve o ecdadın torunlarının Bedr’den Talas Muharebesine, Malazgirt Zaferi’nden İstanbul’un Fethine, İstiklâl Harbi ve Zeytindalı Harekâtı’na kadar o mübarek ve mukaddes dâvâ uğruna onlarca cephede can verip-can almıştır.