28 Şubat sürecindeyken farfaralı generallerden birinin
Türkiye'nin nüfusunu fazla bularak "20 milyonu kesmek lâzım"
dediğine dair bir haber yayılmıştı.
Bir kimse, şayet faşizan tek parti zihniyetindeyse onun rütbeli
veya sivil olması fark etmez. 28 Şubat darbesinden 10 sene sonra bu
defa da bir sivil, benzer bir hezeyan içinde. CHP Konya
milletvekili Hüsnü Bozkurt, konuk olduğu TV programında hızını
alamayarak millete tehditler yağdırdı. Ona göre milletin zinhar
evet dememesi lâzım. Netice evet çıkarsa bunu diyenleri Samsun'dan
başlayıp yedi sülalesiyle birlikte İzmir'de denize
dökeceklermiş!!!
"Kaval çalmasını bilmeyen çoban, sürüye kurt getirir" diye bir
deyim vardır. Ağzı köpükler saçarken ne dediğini duymayan bir vekil
de hem kendisine ve hem de partisine laf getirir. Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve milyonlar, şimdi bu şahsa meydanlarda, ekranlarda,
sohbetlerde en ağır kelimelerle mukabele etmekteler. Bunları
işittiğinde, eşinden çocuklarından olsun utanmıyor mu acaba? Yüzü
kızarmıyor mu?
CHP cenahında hezeyanlar bir münasebetsizin ettiği laflarla
kalmıyor. Şu an meclisin en gedikli vekili olan, yıllar yılı genel
sekreterlik, bakanlık ve genel başkanlık yapmış Deniz Baykal da o
vekilin pespaye laflarına eş laflar etti. Aradaki fark şu ki biri
denize döküyor diğeri imâ ve dolambaçlarla benzer duyguları dile
getiriyor. Sn. Baykal'ın söylediği "referandumda hayır çıkarsa
düşmanı denize dökmüş gibi sevineceğiz" lakırdısı kendisine hiç
yakışmadı. Unutmamalı ki FETÖ örgütünün kurduğu tezgâhla genel
başkanlığı kaybettiği hâlde onlara toz kondurmuyor. Adı geçen
örgüte kolunu nasıl kaptırmış ki darbe teşebbüslerine rağmen
haklarında kınayıcı bir çift söz edemiyor? Onların hakkında
konuşamazken, "evet" diyen vatandaşları tahkir ederek anıyor.
Bir kimse yedisinde neyse yetmişinde odur demişler. Bu, ün yaşlı
ama cemaziyyel evvelde de manzara farklı değilmiş: