Küçükken; o yedili-onlu yaşlarda büyümeyi ne de çok isterdik! Kız çocukları, annelerinin topuklu ayakkabılarını giyer, biz erkekler de sakalımız-bıyığımız ne gün çıkacak diye aynaları zorlardık. Mevsimler savruldu; o kız çocukları, anne oldular. Bizler baba olduk. Seneler tükene tükene arkada kaldı. Ömür, bir göz açıp-kapama faslı. Hal bu iken takvimin rumi, şemsi, kameri, hicri, gregoryen, uzak şark cinsinden olması mutlak hakikati etkilememekte. Sonuçta doğmak, büyümek, yaşlanmak ve ölmek kaçınılmazdır. İşlediklerimizle hesaba çekileceğiz. İnsan, geçici görevli dünyanın izafi zamanından zamansızlığa aday bir eşrefi mahlukattır.
Yılbaşı gecesi çılgınlıklarını hep taaccüple karşılamışımdır. Hele
bu sorumsuzluğun ferdi çapı aşıp belediye sahiplenmesinde icrası ne
de anlaşılmazdır! Bu ithal hayatlarda o çılgınlıklar, ne için ve
kim adına? Kendinden razı olma anlamında ortaya ne konmuştur? Belki
en yakın komşularımızdan, belki en yakın akrabalarımızdan,
arz kürenin hemen her köşesine dek gözyaşları,
fukaralıklar, zulümler yaşanırken, her gün en az bir eve şehit
ateşleri düşerken bu ülkenin bir kısım vatandaşları devlete ve
millete silah doğrultmuş, isyan bayrakları yükseltmişken bu
sorumsuzluklar, bu kendinden geçmeler hangi makul sebeplerle izah
edilebilir?
Yer yüzünde ürküten sayılarda açlar, yoksullar, kimsesizler var.
Hiç bir şey olmasa, her yan ve her yön güllük gülistanlık olsa bile
şu Suriyeli mazlum ve mağdur mülteciler; Akdeniz'de boğulan
bebekler, kadınlar, Bayır Bucaklı hürriyet ve istiklal
kahramanları, Filistinli mazlumlar, Kırımlı sessizler, Şarki
Türkistanlı sahipsizler, güneydoğunun iki ateş arasında kalmış
çaresizleri yetmez mi?
Her 31 Aralık Yılbaşı gecesinde çılgınlıklar yaşanmakta. Bu nedir?
Hiç düşünüldü mü? Bu, vahşi kapitalizmin doyulmayan
sermaye köpürtmesidir. Kısa süre sonra da 14 Şubat Sevgililer
Günü gelecek. Kazanan yine vahşi kapitalizm olacaktır.
Ardından Anneler Günü, Babalar Günü kutlanacak. İnsanlar tıpkı
yılbaşında, aynen Sevgililer Gününde olduğu gibi bu defa da anne ve
baba duyguları üzerinden sömürülecekler. O kadar ki düğünler bile,
cenazeler bile vahşi kapitalizmin esaretine düştü. Bazı
düğünlerde, bazı cenazelerde gelen çiçek sayısı, tek başına bir
düğün masrafını karşılayacak israf bilançosunda olmakta.
Müstemleke siyasetleri sadece petrol üzerinden güdülmüyor.
İnsanın insani duyguları, zaafları, neş'leri, kederleri de
sömürülmekte. Çağın vebası vahşi kapitalizm, beyinle kalbi tutsak
alarak insanda tefekkür etme, kendini bilerek Allah'ı bilme
melekesini budadı.