"İncirlik Mutabakatı" diye bir söz, arada bir geçmekte ama askeri harekât, terör pusuları ve verilen şehitler sebebiyle fazlaca dikkat çekmemekte...
Mutabakatın metin mahiyeti henüz bütün tafsilatıyla bilinmemekte. Devlet hayatında bazı anlaşmalar, çok seneler sonra araştırmacılara açılır. Bununla birlikte dile gelmeyen bir gerçek var ki ABD, İncirlik Üssü'nü kullanamıyordu. Hâlbuki Washington, eskiden bu üssü hiç pürüzsüz tasarruf edebilmekteydi. İlk ve ikinci Körfez Harekâtları en yakın misallerdir. Usulen Ankara'ya haber verir ve işlerine bakarlardı.
Bu defa öyle değildi. 9/11 İkiz Kule saldırısının uyandırdığı "İslam eşittir terör" imajını pekiştirerek devam ettirmek misyonu da yüklenmiş DAEŞ adlı terör örgütüyle mücadele etmek isteyen Amerika, maliyeti düşürmek için İncirlik'ten kalkış yapmak istiyor fakat Ankara engellemesiyle karşılaşıyordu. Mümkündür ki "Türkiye DAEŞ'e destek veriyor!" propagandasının arkasında bu engellemeye karşı geliştirilmiş psikolojik algı yönetimi de vardır.
Şimdi daha net okunmakta ki Obama idaresinin PYD'yi yüreklendirmesinin arkasında bu resmettiğimiz tablonun payı mevcuttur. Böylece Ankara'nın mutabakata zorlandığı ortaya çıkmakta. Beşar Esed'in Suriye'nin kuzeyini PYD adlı sosyalist örgüte bırakması, Amerika'nın onlara fırsatı tanıması, onların da bu serapa kanarak Kuzey Irak'tan Akdeniz'e kadar Kübavari bir devlet olmaya heveslenmeleri bu zamanlardaydı.
O günlerde 26 Haziran 2015 akşamı Haliç Kongre Merkezi'ndeki Türk Kızılayı iftar ve madalya töreni vardı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, orada çok tarihî, çok kısa ve çok kararlı bir konuşma yaptı.
Sn Erdoğan, o akşam şöyle diyordu:
-Bedeli ne olursa olsun, Türkiye'nin güneyinde, Suriye'nin
kuzeyinde bir devlet kurulmasına izin vermeyeceğiz!