İki adayın uzlaşması, AK Parti
ve CHP’nin mutabakatı ve bu iki parti genel başkanlarının
tasvibiyle programın işleyişi, çerçevesi ve sunacak isim tespit
edildi.
Zannederiz o akşam Türkiye
nüfusunun üçte ikisi ekran başındaydı. Program bittiğinde
seyredenler kocaman bir hayal kırıklığı ve yavan bir program
rüyasından uyanmış oldular.
Programın pazar günü saat
21.00’de yapılması isabetli oldu. Ancak konuşmaların 3 dakikayla
sınırlanması yanlıştı. Hâlbuki bir konuşmacının konuştuğu süre
değil, ne konuştuğu önemlidir. Sunucu, konuşmacının dediklerindeki
değere göre süreyi kesip-uzatabilir.
Konuşmacıların, birbirinin
sözüne karışamaması da yanlış oldu. Program sunucusu İsmail
Küçükkaya’nın açıkladığına göre, programın seyrini iki parti genel
başkan yardımcıları böylece çizdikleri için sunucu da kendini o
sınırlar içinde kalma mecburiyetinde hissetti.
Mevcudun müdafaası, “bu,
tartışma değil, müzakere programıydı!” diye yapılabilir. Ama tatmin
edici olmaz. Tartışmayla müzakereyi ayıran kalın hatlar nedir?
Bunların her biri aynı zamanda diğeri değil midir?