Washington, bir ekibi, İsrail
ve Türkiye’ye gönderdi. Ekipte Donald Trump’ın Millî Güvenlik
Danışmanı John Bolton ile birlikte Genelkurmay Başkanı Josef
Dunford ve DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi James Jeffry de
var.
John Bolton, 1980’den beri
Cumhuriyetçi başkanların müşaviridir. Bu, herhangi bir müşavirlik
değildir. Özel olarak yetiştirildiği açıktır. Nitekim Başkan
Trump’ın Suriye’den çekilme kararını bozmuş bulunuyor.
Washington’da resmen böyle bir karar alınmadı ama sonuç buraya
çıkmıştır. John Bolton, tam bir derin Amerikalıdır. İsrail ziyareti
sonrası Türkiye ziyareti öncesinde dedikleri diplomasi değil öfke
dilidir:
-Bizimle tam koordinasyon
olmadan, Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasını istemiyoruz!
Kuzey Suriye’den çekilmek için bir takvimimiz yok. Çekilmemiz, DEAŞ
kalıntılarının temizlenmesi ve Türkiye’nin, ABD’nin müttefiki Kürt
savaşçılarının can emniyetlerini garanti etmesine
bağlıdır!..
Sn. Trump, daha iki-üç hafta
evvel artık DEAŞ’ın bir hükmü kalmadığını, bakıyesini de
Türkiye’nin halledeceğini, dolayısıyla ABD’nin Suriye’de
bulunmasının bir manası olmayacağını ve bu yüzden en kısa sürede
askerlerin evlerine döneceklerini söylemişti.
Bu sözleri eden Trump, yılbaşı
öncesi birden Irak’a gitti. Orada yaptığı konuşmada “Irak’tan da
Suriye’ye müdahale edebileceklerini” söyledi. Şimdi ise güvenlik
danışmanını teyiden “ben, hiçbir zaman hemen çekileceğiz demedim!”
diyor.
Başkan, bir tüccar olarak ne
kadar gerçeği görse de derin Amerika, o gerçeği uygulatmıyor. Bunun
üzerine de ortaya çıkan çekilme değil yer değiştirmeden ibaret
kalıyor.
Washington, birkaç taktiği arka
arkaya sahaya sürmüş bulunuyor:
Amerikan adli hey’etinin Ankara
ziyaretiyle güya Fetullah Gülen ve adamlarını iade konusunda Türk
yargı mensuplarıyla yetkilileri dinlemeleri, katıksız bir Neo Con
ve tam bir derin Amerikalı John Bolton riyasetindeki hey’etin
İsrail’i ziyareti ve buraya tavizsiz sadakat gösterilmesi ve hemen
ardından da Ankara’ya dönük cür’etkâr lakırdılar.
Nitekim CB Sözcüsü Sn. İbrahim
Kalın, Bolton’ın bu hırçın ve fütursuz sözlerine hak ettiği cevabı
verdi. Bu itibarla müzakereler neticesinde masadan bir şey
beklenemez. Hâlbuki çekilme, Suriye, Irak, Kürtleri, DEAŞ, PKK/PYD,
muhtemel harekâtı, Patroitler, S-400’ler ve daha birçok mevzuu
çözüm beklemekte.
Onlar beklese de dön-dolaş aynı
yere gelinmiştir. Biz, “PYD/YPG, PKK’nın Suriye’deki devamıdır!”
derken Washington, birçok zikzaklar çizmenin ardından “müttefikim
Kürt savaşçıların can güvenliği garantisi isterim!”
diyor.
Amerikalıların “Kürt savaşçısı”
dedikleri Türkiye için eli kanlı katillerdir.
İbrahim Kalın,
haklıdır.
-Onlara “Kürtlerin hamisi!”
demek bizatihi Kürt kardeşlerimize saygısızlıktır.
Bu masa, zor masadır.
Muhatabımızda bu samimiyetsizlik ve bu çok başlılık oldukça
anlaşmanın a’sı bile hayata geçmez.
Şu var ki zaman bizim için
aleyhe işliyor.
Bugün “müttefikimiz Kürt
savaşçılar!” diyorlar. Yarın da “40-50 bin silahlı güce terörist
denir mi, bunlar birçok BM üyesi devletin ordusundan daha fazla!”
derlerse kimse şaşırmasın! Zaten Ankara’ya yeni çizdikleri
haritalarla gelmiş bulunuyorlar.
Diplomasi bitmemiş fakat
işlemez kılınmıştır. Başka yol kalmadı. İşimize bakacağız. Geçen
hafta muhtemel harekâtın adını da vermiştik:
“Beka Harekâtı!”