Bilindiği gibi ülkemizin en meşhur liberal-demokrat
entelektüellerinden biri hatta birincisi Atilla Yayla'dır. Aynı
zamanda bir siyaset felsefesi profesörü ve Liberal Düşünce
Topluluğu Başkanı olan Yayla'nın güncel AB tartışmalarına bakışını
merak ettim ve arayıp sordum.
Tevekkeli Atilla Hoca da son yaşanan AB gelişmeleri üzerine
dayanamayıp bir yazı kaleme almış. Şu sıralar Yayla'nın yazacağı
bir gazete köşesi yok ama ona rağmen yaşanan çifte standartlı
durumdan rahatsız olup kaleme sarılmış. Ben de bu iki gün köşemde
bu değerli fikir adamının yazısının büyük kısmına yer vermek
istiyorum. İnsaflı ve vicdanlı entelektüel perspektiflere yani
Atilla Yayla gibi isimlere bu ülkenin çok ihtiyacı var...
***
Atilla Yayla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB konusundaki
eleştirilerinin çoğunun haklı, doğru ve yerinde olduğunu düşünüyor
ve şöyle söylüyor yazısında...
AB meselesi Türkiye'nin siyasî ve entelektüel hayatında tuhaf
boyutlar kazandı. Bazı kişi ve çevreler AB'yi uygarlıkla ve onun
parçaları olarak özgürlük ve demokrasiyle özdeşleştirmekte. Bu
yüzden AB değerleri denen şeyleri, daha somuta indirgersek AB
regülasyonlarını hayata bakışta esas almakta ve her şeyin mihenk
taşı olarak kullanmaya çalışmakta...
***
Bu komik bir yanılgı. 20. Yüzyıl'ın ortalarına kadar AB yoktu. 21.
Yüzyılın ortalarında AB'nin olacağının da bir garantisi yok. AB
uygarlık değerlerinin ne mucidi ne de sahibi. Ulaşılamayan,
uzaktaki şeylerin (nesneler, kişiler vb.) abartılması gerçeği
Türkiye'de bazılarının AB'ye bakışında da boy gösteriyor.
***
AB'nin kayıtsız şartsız meftunları AB'de her şeyin muhteşem
olduğunu, hiçbir problem bulunmadığını zannediyorlar.
AB içindeki AB'ye yönelik eleştirilerden ya haberdar değiller ya da
onları farklı bir dünyaya ait sanarak hiç ders almıyorlar. Oysa
önyargı esiri olmayan biri, sırf İngiltere'de yaşananlara bakarak
bile, AB'de her şeyin mükemmel olmadığını ve AB'ye taraftar olanlar
kadar karşı olanların da bulunduğunu görebilir...