Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başdanışmanı olan usta ve çalışkan
hukukçu Mehmet Uçum'un dün Habertürk'e verdiği söyleşi önemliydi.
Özellikle şu satırların altını çizdim...
Türkiye'nin Osmanlı'dan beri başkanlık geleneği var. Yerelimize
bakın, mahalle muhtarı, belediye başkanı, kalkınma bölgeleri.
Anadolu insanında da başkanla sorun çözme kültürü var. Yani bize en
uygun seçenek başkanlık sistemi. Meclis şu an tamamen yürütmenin
kontrolünde çünkü milletvekilleri güçsüz durumda. Grup başkan
vekilleri ne derse onu yapıyorlar. Oysa Başkanlık sisteminde, hele
de dar bölge sistemi ve geri çağırma yetkisi getirilirse
milletvekilleri daha fazla sorumluluk üstlenir.
***
Mehmet Uçum'un da ifade ettiği gibi milletvekillerini de güçlü
ve karakterli yapacak model dar bölge sistemidir. Türkiye en
nihayet dar bölge iki turlu başkanlık sistemi çözümünde
uzlaşacaktır. Çünkü bizim vücudumuza en uygun elbise bu. Mehmet
Uçum'un da yeni anayasa ve başkanlık sisteminin inşası sürecinde
Türkiye'ye değerli katkılar yapacağına inanıyorum...
***
Peki nedir iki turlu dar bölge başkanlık sistemi modeli?
Kolaylık olması için rakamları yuvarlayarak anlatayım. Türkiye'nin
nüfusu 80 milyon ve Meclis'e 400 milletvekili seçeceğiz -Diğer 200
milletvekili de Türkiye milletvekili olmalı. Toplam 600 sandalyeli
TBMM olmalı. Böylece sistem dengede olur- Yani her 200 bin
vatandaşımızı Meclis'te bir milletvekili temsil edecek. Bu durumda,
ülkede 200 bin nüfuslu 400 seçim bölgesi belirlenir. Örneğin
İstanbul'un Zeytinburnu ilçesinin nüfusu 800 bin ise, ilçe 4 seçim
bölgesine bölünür. Her parti bu dört bölgeden ayrı ayrı adaylarını
belirler. İşte dar bölgeli seçim budur. 200 bin vatandaşımızın
yaşadığı, takriben 120 bin seçmenli coğrafi bir bölgeden, o bölge
halkıyla iç içe olmuş, tanınan, sevilen bir kişinin seçilerek,
sadece o seçim bölgesinde yaşayanları temsil etmek üzere TBMM'ye
girmesidir.
***
Seçimin iki turlu yapılması demek, bu bölgeden en çok oy alan
ilk iki parti adayının bir hafta sonra tekrar bir seçime girmesi
demektir. Pusulada iki aday olunca, adaylardan biri mutlaka %
50'den fazla oy alacağından, bölge halkının yarısından fazlasının
oylarıyla seçilip Meclis'e gönderilmiş olacaktır.
***
Yıllardır bizlere yutturulan bir hap vardır: Ülkede demokrasi var, halk hür iradesiyle istediğini seçip Meclis'e yolluyor. Oysa 4 senede bir önümüze konulan sandığa gittiğimizde acaba oy verdiğimiz insanları tanıyor muyuz? Yoksa mevcut sistemde kim olduğunu bilmediğimiz, tanımadığımız insanları sözde bizi temsil edip, çıkarlarımızı korusunlar diye seçmek için mi sandığa gidiyoruz?