Dün de yazdığım gibi bu ülkenin kendi toplumuyla kavgalı bir resmi devlet ideolojisi vardı. Üstelik halkının ufak bir kısmıyla değil, neredeyse tümüyle kavgalı bir ideolojiydi bu...
***
Dışarıdan bir gözle bakıldığında bir çılgınlık ideolojisi, bu
zamana kadar ayakta kalması bile tamamen mucizeydi...
***
Öyle bir rejimdi ki bu askeri vesayet rejimi, toplumun çoğunluğu
olan Sünni dindarlara düşmandı ama cepheye asker çağıracağı zaman
dinî duyguları istismar etmesini biliyordu...
***
İşine geldi mi, gayrimüslimlere ve Alevilere karşı "Sünni İslam"
kartını kullanmasını biliyordu.
"Komünizm tehlikesi" diye paranoya yaratıp küçümsedikleri dindar
ailelerin çocuklarını çatışmaya sürmesini de biliyordu...
***
Ama o dindar ailelerin kızlarını okula almıyor, o kadınların "subay
eşi" olmasına bile tahammül edemiyordu.
Garnizonda başını açıp dışarıda kapatanlara bile tahammül
edemiyordu...
***
FETÖ'nün şerefsiz zihniyetinden hiçbir farkı olmayan bir laikçi
general Harbiye öğrencilerine yaptığı bir konuşmada "Başörtülüler
kene gibidir, yapışırsa ayıklayamazsınız. O yüzden keneleri
yapışmadan tespit edip, ayıklayacaksınız.
Şüphelileri takip edin, garnizonda takmayıp dışarıda, çarşı pazarda
bile taksa hemen üstlerinize bildirin" diyebiliyordu...
***
Bir başka general "Semtin ismi Hırka-i Şerif, adında bile irtica
var.
Bunları tepelemek lazım" diyebiliyordu...