Dün çok telefon aldım. Çok sayıda gazeteci dostum, Gülay Hanım'ın eşi Metin Göktürk'ün vefat haberini benden okumuştu. Bu vesileyle şunu bir daha yazmak isterim:Türk medya tarihinde çok az sayıda vicdan sembolü isim vardır. Bunlardan biri de Gülay Göktürk'tür. Temmuz 1996'dan beri Gülay Hanım'ı takip ederim. O zamanlar Yeni Yüzyıl'da yazardı. Arayış içinde olan beynime ilaç gibi gelmişti o zaman Gülay Göktürk. Devletin bize dayattığı resmi ideolojiyi lise yıllarımda sorgulama sebeplerimden biridir Gülay Göktürk. 90'lardaki yazılarını topladığı Mürteci Yazılar isimli kitabını çok sayıda arkadaşıma armağan etmiştim o zaman. Birçok dostumun liberal-demokrat düşünceyle tanışmasına vesiledir o kitap. Bunlardan biri şu an Seattle'da yaşayan dostum Mustafa Eriç'tir. Bir diğeri iktisat profesörü dostum Birol Kovancılar'dır. Antidemokratik zihniyet kalıpları içinde debelenen laik cemaatimizden kopup gerçek birey olmamızın önünü açmıştı Göktürk'ün ezberbozan yazıları...
*** Göktürk bu ezberbozan çizgisini hep sürdürdü. Asla nefs ve kibir tuzaklarına kapılmadı. Hata yaptığında hatasından dönme erdemine sahip oldu hep. Zihninde gerçeği arayan öğrenci tazeliğini hep korudu. Gülay Hanım'la aynı kuşaktaki birçok sözde liberal ya da demokrat yazar kibir belasına kendini kaptırıp itibarını tamamen kaybederken kendisinin itibarının hala zirvede olmasının sebebi kibirden arınmış kendini sürekli sorguya çeken adil duruşudur. Zaten o sebeple de FETÖ 17-25 Aralık sürecinde Göktürk'ten kendilerine bir destek cümlesi alabilmek için çırpındı. Çünkü Gülay Hanım'ın her sözü çok kıymetliydi. Fakat başaramadılar. Göktürk'e dünyaları önerdiler ama olmadı. Sonra da hakkında kara propagandaya başladılar.... *** Gülay Hanım sürekli mobbing altındayken bile büyük bir cesaretle şu satırları yazıp Gülenist tabana seslendi......Gelin, devlet içinde kümelenmiş otonom yapının yargılanması gerektiğini kabul edin ve soruşturma aleyhinde kampanya yürütmeyi bırakın. Soruşturma sürecinde yapılan yanlışları, hatalı uygulamaları birlikte teşhir edelim; davanın özünden sapmaması için birlikte gayret gösterelim...
...Dinden-imandan ve eğitimden başka bir şeyle ilgilenmeyen bir dini grubun siyaset yapmakla suçlandığı; temiz toplum yaratmaktan başka hiçbir hesabı olmayan kahraman polis şeflerinin, bu temiz niyetlerinden dolayı inim inim inletildiği; sütten çıkmış ak kaşık kadar temiz yargıçların ve savcıların MİT'i ele geçirmiş İran ajanlarını yakalamak için kelle koltukta milli bağımsızlık mücadelesi verdiği bir ülke hikâyesi anlatıyor; herkesin de bu hikâyeyi "satın alacak" kadar ahmak olduğunu varsayıyorlar...
...Ben 28 Şubat'ın en azgın yıllarında cemaat mensuplarının devletin her kademesinde, kendi kimlikleriyle görev alma hakkını -kimliklerini açıklayamadıkları koşullarda gizli örgütlenme hakkı da dahil- savundum.
Peki sonra ne oldu? AK Parti iktidara geldi ve olması gereken oldu: Devletin kapıları herkes gibi cemaat mensuplarına da ardına kadar açıldı. Artık onları kimliklerinden dolayı ne yasaklayan ne de yargılayan vardı. Kendilerini gizlemeleri için de bir sebep yoktu. Ama onların bir kısmı bu özgürlüğü kötüye kullandı. Kendilerine açılan kapılardan girdiler, özellikle bazı stratejik noktalarda yoğunlaştılar ve devlet içinde kendi iç hiyerarşisi ve gizli bir ajandası olan gizli bir yapı oluşturdular... *** Yeniden Gülay Göktürk'e başsağlığı ve uzun ömürler diliyorum. Metin ağabeyimi de rahmet ve minnetle anıyorum...