Rasim Ozan Kütahyalı Sabah Gazetesi

İtidal, olgunluk ve sağduyu

Geçen hafta bu köşede Türkiye'nin kültürel bir kutuplaşma içinde olduğuna ve "İslami ulus" ile "Laik ulus" olarak ikiye bölündüğüne dair tezin yanlış olduğunu...

21 Ağustos 2017 | 628 okunma

Geçen hafta bu köşede Türkiye'nin kültürel bir kutuplaşma içinde olduğuna ve "İslami ulus" ile "Laik ulus" olarak ikiye bölündüğüne dair tezin yanlış olduğunu düşündüğümü ifade etmiştim...

***

Bu tezin doğruluğuna inanan ve benim de bu sebeple eleştirdiğim değerli antropoloji profesörü Tayfun Atay da bana cevap veren bir yazı kaleme aldı. Tayfun Hoca'nın benim portreme dair tespitlerine ve tenkitlerine başka bir zaman değinirim ama önce şahsıma değil konuştuğumuz önemli meseleye odaklanalım...
Her şeyden önce Tayfun Hocam haklı olarak alınmış. Benzer bir teze sahip olan Şükrü Hanioğlu'nu kayırdığımı ve kendisine "Vur abalıya" orantısız güç kullandığımı söylüyor. Gerçi ben asla saygısız bir üslup kullanmadım, ayrıca eserlerini takdir ettiğimi kendisi de bilir ama Atay'ın bana yönelik bu eleştirisini temelde haklı buluyorum. Şükrü Hoca hem tam bir özgürlükçü- demokrat hem de evrensel itibara sahip tam bir bilim adamı olduğu için gayriihtiyari böyle yaptığımı bu haklı eleştiriyle fark ettim...

***

Fakat sanırım Atay da bu "kayırma" duygularımı anlar ve kabul eder ki Türkiye'nin Şükrü Hanioğlu gibi adamlara gerçekten çok ihtiyacı var. Hem siyasi ve sosyal huzurumuz için hem de Türkiye'nin entelektüel ve akademik ortamının kalite kazanması için ihtiyacımız var Hanioğlu gibi aşırılıklardan arınmış sağduyulu ve nitelikli aydınlara, alimlere. Yok denecek kadar az dünya çapında kaliteli akademisyenimiz ve Türkiye'nin en büyük buhranlarından biri budur...
Bu arada Şükrü Hanioğlu kendisine yönelttiğim eleştirilere dair çok nazik ve detaylı bir mektup gönderdi. O mektupta müjdeli haberler de veriyor. O mektuptan ayrıca bir yazıda bahsedeceğim. Tayfun Atay Marksist bir akademisyendir ve hayata bakışı Hanioğlu'ndan çok farklıdır ama Atay da Hanioğlu'nun yüksek akademik kalitesini ve entelektüel sağduyusunu teslim eder. Zaten Türkiye'nin istikbali için müşterek objektif tespitlere dayalı bir itidal ve olgunluk zemininde buluşulması gerektiğinde herkes mutabık olmalı. Şu an bu ülkede en önemsenmesi gereken mesele budur. Hiçbirimiz "mahalle baskısı"na yenik düşüp hızar makinesini elimize almamalıyız. Evet, siyasi bir kutuplaşma yaşıyoruz ve taraf olmak da doğaldır ama bu durum bizi hakiki bir diyalogdan alıkoymamalı...

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye’yi ve Erdoğan’ı hedef alan taarruzlar 21 Kasım 2017 | 9.067 Okunma ABD karşısında TSK ve MİT 20 Kasım 2017 | 1.457 Okunma Türkiye bambaşka bir döneme giriyor 19 Kasım 2017 | 3.065 Okunma Atatürk’ün ölümüne ağlayamayanlar 15 Kasım 2017 | 681 Okunma Atatürkçülük stratejisi mi var? 14 Kasım 2017 | 752 Okunma