Dünkü yazımda da ifade ettiğim gibi kültürel anlamda kutuplaşmış bir "Laik ulus" ve "İslami ulus" olarak "İki Türkiye" tezini isabetli bir teşhis olarak görmüyorum. Bu noktada Şükrü Hanioğlu'ndan ayrılıyor ve farklı düşünüyorum...
***Hele özellikle Tayfun Atay, Şerif Mardin'in bu kavramlarından hareketle 16 Nisan referandumundaki yüzde 51.4/48.6 neticesini bile "seküler" ve "İslami" olmak üzere, kültürel anlamda iki ayrı "ulus" çıktığına ve artık bu "iki ulus"un kristalleştiğine kanıt olarak görüyor. Bu bana göre çok yanlış bir analizdir...
***Türkiye toplumu kültürel olarak ayrışan değil bilakis sürekli melezleşen ve bu melezlik çerçevesi içinde biteviye sekülerleşen bir toplumdur. O anlamıyla kültürel ayrışma değil farklı kesimlerin yaşam tarzında ciddi bir benzeşme, yakınlaşma ya da ortaklaşma yaşanmaktadır...
***Genç akademisyen Volkan Ertit'in çalışmaları bu toplumun her geçen gün yaşam tarzının ve kültürel referanslarının melezleşerek sekülerleştiğini net rakamlarla bilimsel açıdan ortaya koymaktadır...
***Şükrü Hanioğlu Hocamın Volkan Ertit'in çalışmalarına dair görüşünü bilmiyorum ama Tayfun Atay'ın Ertit'in çalışmalarını takdir ettiğini ve tespitlerine de katıldığını biliyorum. Hatta Ertit'in "Endişeli Muhafazakârlar Çağı" isimli benim de çok beğendiğim kitabına dair "Nefis bir çalışma" diye yazan Atay'dır...
***E o zaman nasıl oluyor da Türkiye'nin her geçen gün sekülerleştiği ve melezleştiği gerçeğini bilen ve yazan Tayfun Hoca böyle katı bir kültürel kutuplaşma olduğunu ve "İslami ulus" ile "Laik ulus" arasında şiddetli bir çatışma olma ihtimalini yazıp duruyor? Bu çok büyük bir çelişkidir...
***Bana göre Atay'ın bu çelişkisinin sebebi kendisinin de akademik kimliğini bir tarafa bırakıp ülkemizdeki mevcut siyasi kutuplaşmanın sert parçalarından biri haline gelmesinden ötürüdür. Yaşadığımız bu berbat politik polarizasyon ortamı Atay'ın olması gereken objektif bilim adamı duruşunu elinden maalesef almaktadır...
***