Bu yazıyı Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan kalkan Pegasus
Havayolları'nın Paris uçağından yazıyorum. Bir konferansa konuşmacı
olarak davetliyim ve ilk kez yurtdışına Sabiha Gökçen'den
çıkıyorum. Daha önce hep Yeşilköy'den yurtdışına gitmiştim.
Bu Sabiha Gökçen deneyimi iyi oldu çünkü bu sayede bazen
okurlarımdan işittiğim rezaleti bizzat görme şansı buldum.
Hakikaten Türkiye'ye yakışmayan bir kepazelik ortamı varmış Sabiha
Gökçen'in Dış Hatlar bölümünde.
Anlıyorum ki sadece bugüne has değil bu durum. Kötü yönetim
sebebiyle yurttaşlarımız genel bir eziyet çekiyorlar.
Derhal bu eziyetin durdurulması ve bu Kurtköy havalimanı
meselesinin çözülmesi lazım...
Dün sabah 7-9 arası saatlerde Sabiha Gökçen Havalimanı'nda haklı
bir halk isyanı vardı. Dehşet bir kalabalık ve herkesin sinirleri
gergin. Çok çok az sayıda yetkili var. Ortada nerdeyse hiçbir
otorite yok. İnsanlar bu otoritesizlik ortamında sıra kavgalarından
ve uçak kaçırma telaşından birbirine girmek üzereydi. Tekme tokat
kan revan çıkacak kavgaların ucundan dönüldü.
Memurlar bu denetimsizlik ortamında yaydıkça yaymış. İnsanların
çektiği eziyet umurlarında değil. İşler çok çok yavaş
ilerliyordu.
Sanki 2017 Türkiyesi değil 1977 Sovyetler Birliği ortamı. Binlerce
yolcu isyan ediyordu ve çok haklılardı...
Doğru düzgün yetkililerin ve otoritenin olmadığı o sinir harbi
ortamında insanlar gelip bana dertlerini anlatmaya başladılar.
Etrafım bir anda doldu. Adeta ortama düzen vermem için beni yetkili
tayin etmeye kalktılar.
Gerçek bir kaos ve kargaşa ortamı vardı.
Özellikle gurbetçilerimiz her seferinde çektikleri eziyetleri bana
anlattı. Ucuz diye hep Kurtköy'den kalkan uçakları kullanmak
zorunda kaldıklarını ve hep böyle sıkıntı yaşadıklarını aktardılar.
Türkiye'ye asla yakışmayan manzara bu.
AK Parti hükümeti bu rezalete dur demek zorunda ve bu Sabiha Gökçen
meselesini çözmek mecburiyetindedir. Yoksa Gökçen'i yöneten
firmaların bu korkunç ihmallerinin faturasını AK Parti 2019
seçiminde ağır öder...