İçinde yaşadığımız çağ ele avuca gelir bir düzen öngörmüyor. İleri sürdüğümüz her düşünce ardından zıddını da ileri sürmemizi gerektiriyor. Zıddının da bir o kadar doğru olduğunu dayatıyor. Bu, doğrudan tez antitez ikileminden farklı bir durum... Genellemenin sakıncasından doğan bir fikri de ileri sürmüyorum. Genelleme, son tahlilde belli bir olguyu ya da olgular çeşitliliğini bir kurala bağlama çabası. Her kuralın istisnası olur, olabilir. Onu dile getirme değil buradaki kurala sığmazlık durumu...
Küresel dünya iddiasına baktığımızda, bir yandan tüm dünyanın bütünleşmesine ilişkin bir fikrin kabulünü öngörürken, bir yandan da bireysel oluşumların önünü açan, bireysel oluşumu teşvik eden, dahası kışkırtan bir edimin de birlikte yürüdüğü fark ediliyor...
Bir yandan ulusal görüşlere itibar gösterilirken bir yandan da uluslararası bütünleşmenin, uluslararası tümel işbirliğinin önü açık tutuluyor; bütünleşmenin sağlanması yolunda çabalar yoğunlaştırılıyor.
AB içindeki dalgalanmalar bunun ilgi çekici, canlı örneği... Orada bir yandan giderek çoğalan ulusal bireyleşme hareketleri yoğunlaşırken, bir yandan da işbirliğinin sıkılaştırılması yönünde hareketler gözleniyor. Bir yandan Birliğin devamı yolundaki çabalar canhıraş biçimde yürütülüyor, bir yandan da hâlihazır birleşme hali gevşiyor, neredeyse namus belası sürdürülüyor izlenimi ağırlık kazanıyor...
Bizim bölgemizde, keza her iki yöndeki oluşum ilgi çekici...
Bir yandan ulus devlet öngörüsü güçlenirken, bir yandan da ulusların bir araya gelip bütünleşmesi yönünde güçlü bir istemin varlığı öne çıkıyor.