Değerli tarihçi Dursun Gürlek, bir önceki pazar günü yazısında “hurda” kelimesi münasebetiyle aşağıdaki anekdotu aktarıyor:
“…Bu anlamdaki Farsça beyti, Şemseddin Sami merhum şöyle açıklıyor:
“Bu tarih, (beyit) kutbü’l-ârifin Şeyh Feridüddin Attar hakkında söylenmiştir. Hazret, Cengiz Han’ın ordusuna mensup bir Moğol tarafından esir edildiği sırada 104 yaşındaydı. Moğol, kendisini öldürmeye hazırlanırken diğer bir Moğol askeri, bu ihtiyarın Müslümanlar arasında meşhur bir zat olduğunu, fidye olarak Müslümanlardan çok akçe alabileceğini hatırlattı. Moğol, öldürmekten vazgeçip, fidyesini bulmak için Hazreti Şeyh’i gezdirmeye başladı. O sırada hamiyetli bir zat ortaya çıkıp yüz bin altın teklif edince Şeyh, Moğol’a şöyle dedi: “Bu, benim kıymetim değildir. Tam değerini bulmadıkça satma.” Moğol daha fazla veren birini bulurum ümidiyle Şeyh’i gezdirmeye devam etti. O esnada sırtındaki saman torbasıyla oradan geçen bir fakir, “Şu ihtiyarı bana bağışla, sana şu samanı vereyim” deyince Hazreti Şeyh Moğol’a, “İşte, benim değerim budur, sat” demiş. Fena halde öfkelenen Moğol, Feridüddin-i Attar hazretlerini katletmiş.” (Kültür dünyamızın hurdacıları, Yeni Şafak, 15 Kasım 2020).