Başkanlık adaylarını belirleme sürecinde Ak Parti dışında kalan bütün partiler bocaladı, sarsıldı.
Ak Parti dışında bütün partilerde onmaz bir kafa karışıklığı yaşandı...
Aslında bu kafa karışıklığı bütün kritik dönemeçlerde Ak Parti içinde de görüldü. 2003 yılı 1 Mart tezkere oylaması bu kafa karışıklığının prototipi idi.
Burada kafa karışıklığı dediğim husus, aslında kafa karışıklığından çok Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal tutumu ve hedefi ile arkadaşlarının siyasal tutumu ve hedefi arasında vaki temel görüş farklılığını işaret ediyor.
Erdoğan, yeni partinin siyasasını belirlerken MSP zihniyetinden ve politikasından farklı bir tutumu benimsediğini deklare etmişti. O, daha en başında değiştiğini söylerken gerek iç politikada, gerek dış politikada bu radikal değişimi kastediyordu. Ama parti ve ülke yönetiminde görev alan yakın arkadaşları bile bu değişimi ya anlamıyor veya görmezlikten gelmeyi tercih ediyordu.
Aynı kafa karışıklığı veya hedef farklılığı veya siyasal görüş farklılığı Gezi Olayları (2013) esnasında da yaşandı. Gezi olaylarını masum bir çevreci hareket sayanlarla bu olayın dış güçlerin manipülasyonu olarak yürütüldüğünü görenlerin değerlendirmesi arasındaki zıtlık o tarihte gören gözlere kapalı değildi... Parti bütünlüğünü koruma adına bütün bu zıtlaşmalar görmezlikten gelindi. Her şeye rağmen aynı çatı altında yürünüyordu ve o çatının çökmemesi esastı.