Türkçe'de yüzüstü bırakmak diye kullanılan bir deyim var. Birini yüzüstü bırakmak onu yalnız ve kötü bir durumda bırakmak demek... Bir işi yüzüstü bırakmak ise onu bitirmeden bırakmak veya bitirmeyi savsaklamak, o işi son hali her ne ise o halde bırakmak demek...
Bir de aynı deyimin yüzüstü kalmak biçiminde kullanılışı var: bir işin bitirilmeden bırakılması...
Mesut Barzani geçtiğimiz Eylül ayında giriştiği bağımsızlık referandumu sonrasında yüzüstü kaldı veya yüzüstü bırakıldı. Ben bu olayın perde arkasında neler olup bittiğini, kimin kime ne gibi vaatlerde bulunduğunu, ne gibi bağlantılarla birbirlerine karşı sorumluluk yüklendiğini bilemem. Konunun bu yanıyla ilgilenen uzmanlar halen TV’lerde yorum üstüne yorum geliştirmeye devam ediyor.
Ben, konunun daha çok psikolojik yanıyla, ülkeleri ve diplomatları yönlendiren filozofik arka yapısıyla ilgileniyorum.
Hiç kuşkum yok ki, Barzani referandum işine girişirken kendine arka çıkan güçlere sonuna kadar güvenmiştir. Onların verdiği güvenceye dayanarak Türkiye’yi de başka bir devleti de dinlemeye değer görmeyecek kadar gözünü karartmış, hatta gözden çıkarmıştır.
Bunca siyasal geçmişine, bunca diplomatik deneyimine rağmen o kiminle dans ettiğini bilmiyordu. Bu deyim de bize sanırım Batı kültüründe geçmiş olmalı. Kiminle dans ettiğini bilmek! Bu, kime muhatap olduğunu bilme anlamına geliyor. Kiminle dans ettiğini biliyor musun sorusu, benim kim olduğumu biliyor musun, benim senden ne kadar üstün olduğumu biliyor musun, anlamını tazammun eder. Kiminle dans ettiğini bilmemek ayrıca partnerinin ayağına körlemesine basmayı göze almak veya kendi ayağına basılmayı riske etme anlamına gelir.