Her hiddetli söz, başkalarını da özendiriyor.
Ondan sonra da yarış başlıyor:
-Ben daha hiddetli konuşacağım.
-Ben daha şiddetli yazacağım.
-Ben daha dehşetli bir bildiri yayınlayacağım.
Diye diye, keskin sirke, sadece küpüne zarar veriyor.
***
Sanırım “aydınlar bildirisi”de bu öfke ortamından esinlenerek
yazılmıştır.
Daha düzgün kaleme alınabilirdi. Faydalı da olabilirdi.
Şimdi ne işe yaradı? Hiç.
Üstelik, bir dizi değerli akademisyeni de sıkıntıya soktu.
***
Öfke, bulaşıcıdır.
Öfke, imrendiricidir.
Yürüyelim arkadaşlar türünden tatlı bir heyecan getirir.
Nereye yürüyorsun Kapitano?
Dön bir bak arkana... Son kertede kaç kişi kalmış bir gör.
***
Özellikle siyasi partiler, öfke yüzünden kendilerini
toparlayamıyorlar.
Bağırıp çağırmak, ona buna hakaret etmek, başka partilerden tek oy
getirmez... Tersine, onları daha da kemikleştirir.
Hele Erdoğan’a endeksli öfke politikası, mevcut yüzde 50’yi, bilin
ki 51’e, 52’ye, 53’e çıkartır. Öbürlerini de aşağı çeker... Son
araştırmalara bakın ve görün.
***