Güzel bir çizgi yakaladık.
Bari kaçırmayalım bunu.
Düşünün ki, Taksim Meydanı tekrar demokrasiye kazandırılmış...
Liderler arasında uygar bir diyalog kurulmuş... Rakip siyasetçiler
kolkola girip ortak miting yapmış. Muhalefet, Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi’nden gelen daveti kabul edip Zirve’ye katılmış.
Daha bir sürü şey. Fena mı?
***
Oradan buradan elbet çatlak sesler gelecek, birileri bu barış
ortamına, elbet çomak sokmaya çalışacak... Memlekette manyak mı
ararsın?
Ama partilerin üst yönetimleri, bu güzel havaya sımsıkı
sarılmalılar. Onlar birbiriyle hasım değil, sadece rakiptir... Yani
aralarında husumet değil, rekabet vardır.
Olmalıdır da.
***
Bir örnek.
Kılıçdaroğlu, Taksim Mitinginde, üstüne basa basa, hem de kaç defa
“Parlamenter Demokrasi” dedi.
Elbet diyecek. Çünkü o Başkanlık Sistemi’ne karşıdır.
Bunu her fırsatta söyleyecek ve demokratik tavrını elbet ortaya
koyacaktır.
Ama aynı Kılıçdaroğlu, ertesi gün Tayyip Erdoğan’ın davetine icabet
ederek de pekala fair-play sergiliyor.
***
İşte özlediğimiz tablo budur.
Yoksa “darbe’ye ve dikta’ya hayır” pankartları, onu
coşturabilirdi... “Ne diktası?”
Hayır... Üslubuna dikkat etti.
Bu havayı kaybetmeyelim. İki alkış fazla almak için değer mi
hiç?..
Uçurumun kenarından döndük... O geceyi Allah bir daha
yaşatmasın.