"Herkes kendi yoluna" dendiği an, ben "bravo" diye bağırdım ama bir yandan da "eyvah" diye mırıldandım.
- Neden bravo?
Bravo... Çünkü bize sürekli kalleşlik yapan, hiçbir sözünde durmayan Avrupalıya, böylesine bir sesleniş, gururumu okşadı. Büyük keyf aldım.
- Neden eyvah?
Eyvah... Çünkü AB ile köprüleri atıyoruz diye korktum... “Muasır medeniyet” falan gibi hedefleri hatırladım. Çok endişe ettim.
Vizesiz Avrupa’yı gezeceğiz diye terörle mücadeleden vazgeçecek değiliz... Avrupalı bize “terörle mücadele etme” anlamında şartlar sürüyor.
Bunu hiçbir vatandaşımız içine sindiremez. Erdoğan’ın çektiği rest, milletin duygularına sanırım tercüman olmuştur.
Fakat soğukkanlı düşününce, iş değişiyor.
Avrupalıyı tanıyoruz artık.
Huyunu suyunu, kaypaklığını, dönekliğini öğrenmişiz.
Ve onu bir yerlere oturtmuşuz. Onu bu haliyle kabul etmişiz.
Öyleyse?
Hiç fevri davranmamalıyız.
“Sen yoluna, ben yoluma” sitemden öte bir vedalaşma ifadesidir. Onun yerine müzakere ve ikna etmek yolunu seçmeliyiz.
Her neyse...
Kaçıncı çatışma bu.
Onlarla artık yüzgöz olmuşuz.