Tecavüz olayları çok mu çoğaldı, yoksa eskiden de bu kadar vardı ama biz mi duymuyorduk?
Kadına dayak ve cinayetler de öyle...
Yolsuzluklar da öyle.
Soygunlar da öyle.
Yeni yeni mi çoğalıyor, yoksa hep mi vardı?
***
İlk Banka Soygunu’nu hatırlıyorum. 1961... Öf, ne
efsaneydi o... Zehir gibi araba kullanan soyguncuyu yakalamak için
bütün polis teşkilatı seferber olmuştu. O soyguncu halkın da
sempatisini kazanmıştı. Yakalanmasını kimse istemiyordu. Sonunda
bir ihbarla yakalandı, mahkûm oldu, 18 yıl yattı.
İsmini vermiyorum. Çünkü hâlâ yaşıyor... Ve de iş güç sahibi.
***
Hatırlarsınız, 80’li yıllarda bir kayıp kız Ayla
vardı. Bütün Türkiye onunla meşguldü.
Bunlar tek tük vakalar.
Şimdi ise hergün kayıp çocuklar, kaçırılmış çocuklar, neler
neler.
Medya sayesinde mi öğreniyoruz, yoksa hep mi vardı, bilmiyorum.
***
Sarıyer Canavarı...
Adam, kaç kişiyi doğramış, çuvala mı doldurmuştu ne? 70’li
yıllar.
Şimdi ise her çöp bidonunun içinden cansız bedenler
çıkıyor...
Acaba hep mi böyleydik, yoksa şimdi haberciliğimiz mi çok
ilerledi?