Biz, dışarıdaki düşmanla evelallah nasılsa başa çıkarız.
Mühim olan içerideki düşman.
Elle tutulmaz, gözle görülmez.
Ne forması var, ne üniforması...
Sırtında çantası, cebinde bombası, hele son numarası bebek
arabası.
Zaten farkındaysanız, dün Cerablus operasyonundan - nedense -
rahatsız olan kavimler, bizimle Suriye’de değil, Türkiye’de
hesaplaşmayı planlıyorlar. Neye güvendiklerini anlıyorsunuz değil
mi?
Burada öyle müttefikleri var ki,
15 Temmuz Ruhu’nu falan bir kenara bırakıp, savaş halindeki Türkiye
Cumhuriyeti’ne, daha ilk dakikada belden aşağı vurmaya
başladılar.
Bir de bu var
Sırasıymış gibi... 15 Temmuz direnişçilerini kategorize etmek kimin
aklına gelir yahu?
O akşam o belayı laikler sayesinde mi defettik, antilaikler
sayesinde mi? Allahaşkına o akşam o belayı dinciler veya dinsizler
sayesinde mi, yoksa muhafazakarlar veya milliyetçiler sayesinde mi
defettik?
Böyle bir ayrım yapılabilir mi?
Onu da yaptılar.
Eşitler arasında birinciliği laiklere verdiler.
Ne farkeder?