15 Temmuz kanlı darbe/işgal teşebbüsü 2002’de iktidar olan AK Parti hükümetlerine karşı girişilen yedinci teşebbüstür. Bunların dördünde paralel yapının parmağı vardır.
Hedef AK Parti ve Erdoğan şahsında gelişen, büyüyen, güçlenen, bölgede etkin hale gelen ve küresel bir güç olma yolunda ilerleyen Türkiye’yi frenlemekten başka bir şey değildir.
Dolayısıyla hiçbiri milli değildir, yerli değildir! Figüranlar değişse de hedef aynıdır.
***
Birinci teşebbüs milli iradeye saygılı bir genel kurmay başkanı olan Hilmi Özkök tarafından önlenmiştir.
Özden Örnek, yayınlanan günlüklerinde, ordunun 2004 yılında darbe hazırlığı yaptığı ama genelkurmay başkanı Hilmi Özkök’ün engellediğini yazmıştı.
Yargıdaki paralelcilerin sulandırdığı ve suçlular yerine masumların cezalandırıldığı o(Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı, Eldiven) teşebbüsün tamamıyla masum olduğuna inanmak için saf olmak gerekir.
***
İkinci teşebbüs 27 Nisan 2007 sanal muhtırasıdır. Hükümetin dik duruşu, seçimleri öne alışı ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen anayasa değişikliğiyle etkisiz hale getirilmiştir.
Üçüncüsü seçimlerden %47 oy alarak milletin büyük teveccühüne mazhar olan iktidar partisi aleyhine açılan (2008) kapatma davasıdır. Bir oy farkıyla kapatılmaktan kurtulmuştur. (Bu davada siyasi yasak istenen 11 kişiden biri de bu satırların yazarıdır.)
***
Dördüncüsü, 7 Şubat 2012’de paralel yapının Hakan Fidan üzerinden kurduğu tuzaktır. Başbakanın cesaretiyle püskürtülmüştür.
Beşincisi Haziran 2013’te masum bir çevre eyleminin kalkışmaya dönüştüğü Gezi olaylarıdır. Başbakanın dirayetiyle bastırılmıştır.
Altıncısı 17/25 Aralık darbe girişimidir, o da başbakanın dirayet ve cesaretiyle püskürtülmüştür.
Yedincisi 15 Temmuz kanlı darbe/işgal teşebbüsüdür. O da cumhurbaşkanının direniş çağrısı, medyanın desteğiyle millet tarafından püskürtülerek engellenmiştir.
***
Bu 7 teşebbüsün yedisi de hükümeti ve liderini tasfiye amacı güden darbe teşebbüsüdür.
Üçü laikliği koruma gerekçesinin arkasına gizlenmiş, üçü yargı ve ordudaki paralel yapının arkasına saklanmıştır. Gezi’de ise yerli yabancı bütün muhalifler güç birliği yapmıştır.
En tehlikelisi bu sonuncusuydu.
Bu kez silahlı bir darbeye girişilmişti. Bu tür darbelerde ilk hedef devletin tepesindekilerdir. Dolayısıyla başta cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün devlet erkanının hayatı söz konusuydu.