Bir fabrika ayarlarıdır tutturulmuş gidiyor.
İslam’ın şehidlik inancını başına tac edenler, 15 Temmuz’da muhteşem bir destan yazdılar.
Şimdi birileri o destana laiklik gölgesi düşürme gayreti içindeler.
Halbuki o destanı yazanların hiçbiri laiklik sloganı atmadı, aksine tekbirlerle tehlillerle yürüdüler. Ölürlerse iman ile gitmek istiyorlardı. Onun için bazıları abdest almışlar, namaz kılmışlar, sonra şehitliği göze alarak sokağa çıkmışlardı.
***
Ama şimdi FETÖ bahanesiyle cemaat tarikat diyerek İslam’ı hedef alan konuşmalardan yazışmalardan geçilmiyor.
Fabrika ayarlarına dönelim diyenlere bakıyorum, lafı evirip çevirip laikliğe getiriyorlar. Cumhuriyetin kuruluş ayarlarında laiklik var diyerek gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Oysa Cumhuriyetin kuruluşuna temel teşkil eden istiklal savaşı da tıpkı 15 Temmuz direnişinde olduğu gibi tekbirlerle tehlillerle yani İslâmî inancın verdiği enerji ile yapılmıştır. Hiçbir cephede laiklik adına savaşılmamıştır!
Aksine istiklal savaşının ana hedefi vatanı, saltanat ve hilafeti kurtarmak olmuştur!
***
Geçenlerde yine bir TV tartışmasını seyrediyordum. Bir hukukçu anlatıyor. Söze FETÖ’den giriyor sonra da fabrika ayarlarına dönmenin gereğinden bahsediyor, kurucu anayasa olarak 1924 anayasasını zikrediyor ve temel ilkesinin de laiklik olduğunu söylüyor.
Hani deveye, ‘Neren eğri?’ demişler de, ‘Nerem doğru ki?’ demiş ya aynen öyle.
***
Bi defa kurucu anayasa, 1924 anayasası değil 1921 anayasasıdır!
1921 anayasasının 7. maddesinde meclisin görevlerini sayarken ilk fıkrasında “Ahkâmı şer’iyenin tenfizi” der. Yani meclisin öncelikli görevi İslam şeriatını (hukukunu) uygulamaktır.