Geçen Cumartesi günü İLESAM’da Güneydoğu Meselesi ve Çözüm Önerileri hususunda konuşan D.Ü. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sabri Eyigün önemli bir ayrıntıya işaret etti.
Yapılan araştırmaların, hendek ve barikat kurulan ilçelerde terör örgütü saflarında çarpışan gençlerin çoğunun doksanlı yıllarda köylerinden göçe zorlananların çocukları olduğu gerçeğini ortaya çıkarmış!
***
Evet o tarihlerde köylerin ve mezraların boşaltılması terörle mücadelede belki gerekli bir tedbir olarak görüldü. Ama o tedbirin terörle mücadele ederken dolaylı olarak da terör örgütüne destek sağlayan bir uygulamaya dönüştüğü malum.
“Zorunlu ve isteğe bağlı göçler sonucunda; metropollerde şiddet eğilimli gençlerin sayısı artmış, ailelerin devlete olan aidiyet duyguları zayıflamış dolayısıyla şehirlerde eylemlere katılan veya dağa çıkan gençlerin büyük bir kısmı bu ailelerin çocuklarından oluşur hale gelmiştir.” (S.E.)
Yani doksanlı yıllarda terörle mücadele ederken kimi teröristler etkisiz hale getirilmiş ama terörist adaylarının sayısını da artırmıştır!
***
7 Haziran seçimlerinden sonra terör örgütünün tekrar eylemlere başlaması üzerine devletin başlattığı terörle mücadelede doksanlı yılların hatası tekrarlanmamış, aksine sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınmış, evini terk etmek zorunda kalanlara devlet şefkat elini uzatmış, zararlarının telafisi için ne gerekiyorsa yapılmıştır.
Dolayısıyla bölge halkı terör örgütünün ve destekçisi siyasetçilerin tüm baskılarına rağmen sokaklara dökülmemiş ve terör örgütüyle arasına mesafe koymuştur. 1 Kasım seçim sonuçları bunun sessiz şahididir.
Hatta bölgedeki gözlemcilerin önemli tespitlerinden biri, terör örgütünün uyguladığı baskılar sona ereceği için devletin başlattığı temizlik harekatından bölge halkının aslında son derece memnun olduğu ama bu memnuniyetini gizlediğidir!
***
Neden gizleme ihtiyacı hissediyor?
Çünkü terör örgütü bölgede hala güçlü görünüyor ve vatandaş devletin kendisini koruyamayacağı düşüncesiyle duygusunu bile izhar edemiyor.
Bu sebeple de bölgedeki terör örgütünün tehdit unsuru olmaktan mutlak surette çıkması gerekiyor. Bunun için de güvenlik güçlerinin tek silahlı adam kalmayıncaya kadar mevcut mücadeleyi sürdürmesi ve bölgeyi örgüt tehdidinden kurtarması gerekiyor.