Yetmişli yıllarda dindar gençliğin en önemli hedeflerinden biri müzeye çevrilmiş olan Ayasofya camiinin yeniden ibadete açılmasıydı.
Bölgede başta Sultanahmet Camii olmak üzere mabet çoktu. Mesele İstanbul'un cami ihtiyacı değildi
Mesele, Ayasofya'nın müzeye çevrilmesinin Müslümanların değerlerine karşı koyan bir uygulama olmasıydı!
Başta Necip Fazıl olmak üzere kanaat önderlerinin tamamı Ayasofya'nın fetih sembolü olmasına vurgu yapar, Ayasofya'nın ibadete kapalı olmasının ülkede Müslümanların hâkim olmadığı anlamına geldiğine işaret ederlerdi.
Mesela merhum Erbakan derdi ki: ''Eğer Ayasofya kırmızıya boyanmışsa, kiliseye benzetilmişse, ezan okunmuyor, içinde namaz kılınmıyorsa biliniz ki Türkiye'ye taklitçiler hâkimdir! Biliniz ki yeryüzünde sadece zulüm düzeni yürümektedir.
Yok eğer Ayasofya'da gümdür gümbür ezan okunuyor, Hakk'ın sesi bütün dünyaya ilan ediliyorsa, o zaman biliniz ki Türkiye'de Milli Görüşçüler hâkimdir, inananlar h