Suriye Devrimi'nin 11. Yıldönümü münasebetiyle Fatih'teki Haramon Çağdaş Araştırmalar Merkezi 19 Mart Cumartesi günü sınırlı sayıda katılımcı ile kapalı bir atölye çalışması düzenledi.
Suriye Devrimi'nin başladığı günden bugüne dek gelişmelerin ele alındığı ve uzman isimlerin tebliğ sunduğu bu atölye çalışmasına Bekir Atacan beyin ısrarlı davetleri üzerine ben de dinleyici olarak katıldım.
Siyasi müzakerelerin hangi aşamada olduğu, Türkiye'nin ve İran'ın Suriye üzerindeki şimdiki ve gelecekteki rollleri, ekonominin devrim üzerindeki etkisi, 'Suriye'yi kuşatan siyasi durum ve iki ana oyuncunun rolleri' ekseninde yapılan ilk oturumun ana başlıklarıydı.
İkinci oturumun ana başlığı ise, 'Suriye muhalefetinin siyasi ve askeri durumu ve geleceğe dair senaryolar' şeklindeydi.
Bu oturumda muhalefetin siyasi performansı, askeri ve siyasi dağınıklığın devrime etkisi, Suriye'nin Kuzeyindeki yerel yönetim ve hükümet açısından muhalefetin durumu ele alındı.
Tebliğler, Suriye sorununu enine boyuna ele alan önemli bilgileri ve tecrübeleri yansıtıyordu.
Kazanımlar, kayıplar, dersler ibretler, eleştiriler, teklifler konunun uzmanları tarafından dile getirildi.
Suriye konusunda ahkâm kesenlerin bu konuşmaları dinlemesini isterdim.
Hemen hepsi ayakları yere basan tespitlerdi. Konuşanların hemen hepsi zaten Suriyeliydi ve gelişmelerin/yaşananların canlı şahitleriydi.
Onları dinledikten sonra Türkiye'nin başından beri takip ettiği politikaları şöyle bir gözden geçirdim ve gördüm ki genel politikası itibariyle, insanı önceleyen mazlumların yanında duran çizgisiyle son derece isabetli bir politika takip etti.
Bu genel tavrı sebebiyle Türkiye sadece Suriyelilerin değil tüm mazlumların sığınağı olmuştur.
Öte yandan rejime karşı tavrı da tek başına Türkiye'nin değil Suriye'nin Dostları diye bir araya gelen 63 ülkenin ortak tavrıydı.