Türkiye, Beşiktaş'la ne kadar gurur duysa azdır… Porto'yu belki
ilk defa bir Türk takımı yenmiş olabilir, hatta öyle bir maç olur
ki rakip kaçırır kaçırır, kontrataklarla garip gollerle kazanıp,
tarihe not düşersin. Tarihimizde böyle maçlar vardır ama dünkü
karşılaşmayı izlediğimiz zaman gurur duymamak mümkün değil…
Deplasmanda Porto ile oynuyorsun, topa sahip olma oranı hemen hemen
aynı ve geriye düşmüyorsun. İki kez öne geç-i yorsun… Bu neden
önemli? İkinci yarıda rakibin, Brahimi'nin etkinliği ile kazandığı
kornerler dışında etkisi yok.
Maç 2-1'ken son 15 dakikayı, değerlendirince Beşiktaş'ın ne kadar
büyük futbol oynadığını görürüz. 78. dakikadan sonra Beşiktaş, hem
baskıyı kırdı hem oynamaya başladı hem de 3. gol öncesi kendi ceza
sahası çizgisinde Pepe baskı altına alınmasına, hatta kaleci geri
pas yapmasın diye pres yapılmasına rağmen Pepe sol ayağıyla topu
Caner'e attı yani bamgüm vurmadı. Caner de rakip ceza sahasına 10
metre kala, yani dakika 86 olmasına rağmen ve 2-1 galipken sol
bekin hücumda Babel'le oynadı. Negredo-Babel derken 3'ü buldu. Yani
Beşiktaş'ın öndeyken son 15 dakika kala oyuna hükmetmesi, hatta son
15 dakika Pepe ve Tosic'in çizgiye kadar çıkması, Caner'in de rahat
rahat hücum yapmasını sağladı. Çünkü dönen topları artık rakip
sahada Beşiktaş alıyordu. Maçın tamamına yakınını dar alanda
oynaması, oynadığı büyük oyunu gösteriyor. Her babayiğidin harcı
değil. Porto deplasmanına gideceksin, Vodafone'daki gibi ideal
kadronla sanki bir Anadolu takımı karşısındaymış gibi oynayacaksın…
Yoldan geçen birine sor; Atiba, Oğuzhan, Talisca, Quaresma, Cenk,
Babel… İki bekin hücumcu; Adriano ve Caner… Onun için Şenol Hoca'yı
kutlamak gerek. Beşiktaş çok tecrübeli bir takım oldu. Uluslararası
maç oynamaya alışık oyuncular.