İkinci golün dakikası olan 64'te aslında müsabaka bitti. Antalya
boksörlerin havlu atışı gibi attı havluyu... Antalya'nın direnci
kırıldı bu golle birlikte. Eto'o'nun bir pozisyonu var ama onda da
Fabri başarılıydı. Beşiktaş çok sert Şampiyonlar Ligi maçları
oynamıştı, lig rekabetiyle birlikte fiziksel ve mental olarak daha
fazla hırpaladı Beşiktaş'ı...
İki yıl üst üste şampiyon olan takımda hem fiziksel hem mental
yorgunluk olabilir. Ben mental yorgunluğu hissediyorum Beşiktaş'ta.
Fakat Şenol Güneş'in otoriter ve sürekli isteyen duruşu takımı diri
tutuyor. Beşiktaş lige en kötü hazırlanan takımdı.
Çin seyahati, Avrupa'da tek tük hazırlık maçları, zaten geç ve
yıpratıcı biten ligi, üzerine de yıpratıcı bir Süper Kupa maçıyla
başladığını hesaplarsak yorgunluğunu görmek zor değildir.
Beşiktaş'ın rotasyona en çok ihtiyaç duyduğu yıl bu yıldır.
Quaresma'nın reaksiyonlarının hala devam ettiğini görüyoruz. Şenol
hoca kullanabilirse eğer bu rotasyonun genişliği ve derinliği
Beşiktaş'ı götürür diye düşünüyorum ama...
Hakemler sınıfta kaldı
Beşiktaş 24-25 kişilik güçlü bir rotasyona sahip.
Tolga Nişantaşı'nda yürüse, "Aa, kaleci Tolga derler" değil mi?
Gökhan milli takım sağ beki. Sol bekte Adriano...
Stoperler Medel ile Mitrovic. Göbekte Tolgay ve Necip ikilisi.
Kanatlarda Premier Lig'e gitmiş Gökhan Töre ve Lens, ileri uçtaysa
Negredo, yanında Pektemek. Daha sayamadığımız oyuncular bile
var.
Gayet iyi bir kadro ve düşünün, bunların hiçbiri dün 11'de
başlamadı. Büyük takımlara bakacak olursak Beşiktaş iki duran top,
Fenerbahçe bir duran top bir de ofsayt gol... Açıkçası hakemler de
berbat başladılar.
Hüseyin Göcek ayağı kırıldı Traore'nin, atmadı Kucka'yı.
Cüneyt Çakır'ın verdiği penaltı alakasız...
Hakemler sınıfta kaldı. Ben en son hakemlerden bahsederim
yazılarımda ama neremiz doğru ki onları es geçelim? Eto'o konusunda
Antalya ile Beşiktaş arasında başlayan bir kaos var. Ali Şafak
Öztürk'ü 15 yaşından beri tanırım. Ailesini bilirim, İngiltere'de
eğitim almıştır. Şafak Bey'in daha sakin olması lazım... Bu tür
demeçler sıkıntılı demeçler... Çok polemik içinde kaldı. Biraz
dışarı çıkmalı buradan.
LUCESCU EFENDİ!
Milli Takım'ın başına Lucescu geliyor. Antrenörlüğü bir kenara
önemli bir hoca. Operasyonla getirilen bir hoca. Bir kere bizim
insanımıza saygı duymuyor. Canlı yayında Yıldırım Demirören şu
yorumu yaptı: "31'inde Pazartesi, biz Lucescu'yu aradık.
G.Saray'la anlaşamadık. Ben sahada olmak istiyorum." Sonra
anlaşıyorlar. 1'inde ise Dursun Bey gidiyor. Lucescu Efendi,
G.Saray Başkanı'na "Gelmeyin" demiyor. Ali Dürüst de bile bile
Lucescu için gidiyor. G.Saray, F.Bahçe mevzusu değil bu. Demirören
gizlice anlaşıyor, sonra Özbek'i ayağına getiriyor. "Çok sağolun,
ben sportif direktörlük yapmak istemiyorum" diyemiyor musun telefon
açıp? Hangi ahlakımız buna el veriyor.