Kırk yılı aşan bir zamandır, ülkemizin derinliklerinde, maddi ve kültürel zenginlik üreterek, insanlarımızın yaşamlarını kolaylaştırma sevdasının selinde sürükleniyorum. Şota Rustaveli’nin, “Düşmemişsen bir sevdanın peşine / Özün düşman olur kendi özüne” beytindeki saptamanın sadik bandesiyim; yaşamımı anlamlı kıldığına kendimi inandırdığım küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarını entelektüel düzlemde ve saha uygulamalarında kesintisiz izleme kararlılığını sürdürüyorum.
Zihnimde meşrulaştırdıklarımı, kıskançlığın gölgesini düşürmeden paylaşma özeni gösterdiğime okurlarımız tanıktır.
Eskişehir’de gazetecilik yaptığım 1975-1978 yıllarında, Sanayi Odası’nın Mümtaz Zeytinoğlu liderliğindeki iklimi ve arayışı, küçük ve orta ölçek işyeri sorunlarıyla ilgilenmemi motive etti.
Kenan Mortan’ın BİAR şirketi ile Konrad Adenauer Vakfı’nın düzenledikleri toplantılara katılmaya başladığımda 1980’lı yılların başlarıydı; ülkemizde maddi ve kültürel zenginlik üretmenin en küçük teknik birimleri olan küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarıyla ilgili bilgi düzeyimin ne denli yetersiz kaldığını farkettim.
Profesyonel yaşamın haftanın beş gününü alıp götürdüğü o dönemde, işimden arta kalan zamanlarımı kendime ve yakınlarıma ayırma yerine, ülke için hayati öneme sahip olduğuna kendimi inandırdığım küçük ve orta ölçek işyeri sorunlarına çözüm arama için ayırdığımı yakından gözlemiş olanlar bilir.
Sen başkaları için değilsen…