Ülkemizin yönetişiminde beş önemli olguyu dikkate almak gerektiğini çok sık yazıyorum: Birincisi, bu ülkenin iki kültür arasında sınır bekçisi olduğunu unutan, sözün ayarını ona göre yapmayanlar ülke dış politikasında sorun yaratır. İkincisi, bu ülkenin dağılmış bir imparatorluğun "nefret mirasçısı" olduğunu; çevremizdeki birçok ülke insanının geri kalmış olmanın suçunu Osmanlı'nın sırtına yükleyen bir önyargının yaygın etkisi altında kaldıklarını unutmamalıyız. Üçüncüsü, yapay sınırların ülkemizi "merkezi" konumdan çıkardığını "köprü ülke" haline dönüştürdüğünü; köprülerin değil, merkezlerin zenginlik ürettiğini kavramazsak istemeden "umut tacirliği" yaparız.
Dördüncüsü, çevremizdeki zengin ülkelerin nüfusları azalırken, ülkemizdeki nüfus artışının "korku odağı" yarattığını kavramayan yöneticilerin de ülkemizin yumuşak gücünü kullanma şansını azaltacağını bilmeliyiz. Beşincisi, ideolojik bilinç döneminden kalma tek sesliliği, tek tip düşünceyi istikrar sanan, aykırı ve eleştirel düşünceyle yüzleşmekten uzaklaşmış, o nedenle tartışma metodundan yoksun ve rasyonel bir yönetişimden uzaklaştığımızı düşünmeliyiz.